Sağlık Bilimleri Fakültesi - sbf@gelisim.edu.tr
Memnuniyet ve Şikayetleriniz için   İGÜMER
 Sağlık Bilimleri Fakültesi - sbf@gelisim.edu.tr

Beslenme ve Diyetetik








 Dünya Tüberküloz Günü


Dünya Tüberküloz Günü kapsamında açıklamalarda bulunan İstanbul Gelişim Üniversitesi Sağlık Bilimleri Fakültesi Beslenme ve Diyetetik Bölümü Dr. Öğr. Üyesi Hasan Fatih Akgöz, tüberküloz, tedavi süreci ve beslenme ile ilişkisine dair değerlendirmelerde bulundu.


Tüberküloz (verem), Mycobacterium tuberculosis basilinin neden olduğu bulaşıcı bir enfeksiyon hastalığıdır. Başta akciğerler olmak üzere solunum sistemini etkileyebilen bu hastalık, hava yoluyla bulaşmaktadır. Tüberküloz; gece terlemesi, ateş, öksürük, balgam çıkarma ve nefes darlığı gibi belirtilerle kendini gösterebilir. Tanı konulan bireylerde vücut ağırlığı kaybı, iştahsızlık ve halsizlik sıkça gözlemlenmektedir. Tüberküloz, doğru tanı ve tedavi ile kontrol altına alınabilen bir hastalıktır.

Dünya Sağlık Örgütü’nün (DSÖ) verilerine göre, 2023 yılında dünya genelinde yaklaşık 10,8 milyon kişi tüberküloz hastalığına yakalanmıştır. Bu kişilerin 6,0 milyonu erkek, 3,6 milyonu kadın ve 1,3 milyonu çocuklardan oluşmaktadır. Aynı yıl içinde tüberküloz nedeniyle 1,25 milyon insan hayatını kaybetmiştir. Dünya genelinde tüberküloz, yerini COVID-19’a bıraktığı üç yılın ardından, muhtemelen tek bir enfeksiyöz ajandan kaynaklanan dünyanın önde gelen ölüm nedeni olarak geri dönmüştür.

Türkiye'de tüberküloz tedavisi, Türkiye Cumhuriyeti (T.C.) Sağlık Bakanlığı’na bağlı Verem Savaş Dispanserlerinde ücretsiz olarak sunulmakta; tanı, tedavi, ilaç temini ve takip hizmetleri yürütülmektedir.

Tüm yaş gruplarında sağlıklı yaşamın sürdürülebilmesi, temel besin ögelerini içeren dengeli bir beslenme planı ile yakından ilişkilidir. Bu noktada yetersiz beslenme, bağışıklık sisteminin zayıflamasına yol açarak bireyleri tüberküloz gibi enfeksiyon hastalıklarına karşı daha savunmasız hale getirebilir. Ancak, yetersiz beslenme tek başına tüberkülozun doğrudan nedeni değildir.

Toplumda yetersiz beslenmenin azaltılması, tüberküloz gelişme riskini dolaylı olarak etkileyebilir. Bağışıklık sistemini zayıflatan beslenme yetersizlikleri, tüberküloz gibi enfeksiyon hastalıklarının ortaya çıkma olasılığını artırabilmektedir. Bu nedenle, beslenme ile enfeksiyon arasındaki karşılıklı ilişki göz önünde bulundurularak müdahalelerin çok yönlü bir yaklaşımla planlanması önem arz etmektedir.

Tüberküloz tanısı alan bireylerin önemli bir kısmında, tanı anında yetersiz beslenme riski bulunmaktadır. Hastalığa bağlı iştahsızlık, enerji gereksiniminde artış ve metabolik yük nedeniyle vücut ağırlığı kaybı sıkça görülmektedir. Bu nedenle, tedavi sürecinin başlangıcında bireylerin beslenme durumunun kapsamlı şekilde değerlendirilmesi; antropometrik ölçümler, biyokimyasal göstergeler, klinik bulgular ve beslenme öyküsünü içerecek şekilde yapılmalıdır.

Beslenme durumu, enfeksiyonlara karşı direncin belirlenmesinde önemli bir rol oynamaktadır. Yetersiz beslenme bağışıklık sistemini zayıflatırken; enfeksiyon varlığı da metabolik gereksinimleri artırarak vücut ağırlığı kaybı ve mikro besin ögesi eksikliklerine yol açabilmektedir.

Bağışıklık sisteminin işlevselliğinde A, C, D, E, B6 vitaminleri ile folik asit, çinko, selenyum, bakır ve demir gibi mikro besin ögeleri önemli rol oynamaktadır. Bu mikro besin ögelerinin enfeksiyonlara karşı bağışıklık yanıtını destekleyici etkilerine, T.C. Sağlık Bakanlığı Ulusal Beslenme Konseyi tarafından hazırlanan “Enfeksiyon Hastalıklarında Beslenme, Takviye Edici Gıdalar ve Sağlık Etkileri” başlıklı Bilim Komisyonu Raporu’nda dikkat çekilmektedir.

Tüberküloz gelişiminde sosyoekonomik faktörler de önemli rol oynamaktadır. Özellikle yoksulluk, beslenme yetersizliklerine neden olarak hastalığın riskini artırabilmektedir. Bu nedenle sağlık profesyonelleri, yalnızca klinik tedavi sürecini değil; bireyin sosyal ve ekonomik koşullarını da değerlendirerek gerekli durumlarda destek mekanizmalarını harekete geçirmelidir.

Tüberküloz, sıklıkla HIV enfeksiyonu, diyabet, tütün kullanımı, alkol veya madde bağımlılığı gibi komorbid sağlık durumlarıyla birlikte seyredebilir. Bu eşlik eden hastalıkların her biri kendine özgü beslenme ihtiyaçları ve risk profilleri taşıdığından; beslenme değerlendirmeleri ve danışmanlık süreçlerinde bu durumların göz önünde bulundurulması önemlidir.