Şiddetin Değişen Yüzleri
Bu kopuşun en trajik yansımaları, çatışma bölgelerindeki çocukların yaşamlarında açıkça görülüyor. UNICEF’in 2024 verilerine göre dünya genelinde yaklaşık 468 milyon çocuk çatışma bölgelerinde yaşıyor (1). Gazze’den Sudan’a, Myanmar’dan Ukrayna’ya kadar pek çok yerde çocuklar ağır çatışma koşullarında hayatta kalmaya çalışıyor. Temel eğitim ve sağlık hizmetlerine erişimlerinin kısıtlanması, yaşadıkları derin psikolojik çöküntüyle birleşerek gelişimlerini olumsuz etkiliyor. Ancak bu sorun yalnızca çatışma bölgeleriyle sınırlı değil. ABD’de 2021 yılı itibarıyla ateşli silahlar, çocuklar ve gençler için trafik kazalarını geride bırakarak en sık ölüm nedeni haline geldi (2). Türkiye’de ise tablo daha karmaşık: Özellikle yoksulluk ve sosyal dışlanmışlık yaşayan bölgelerde çocuklar sokakta ya da dijital platformlarda organize suç yapıları tarafından suça sürüklenerek kullanılıyor. Dr. Öğr. Üyesi Emrah Tüncer, bu sürecin bir tercih değil, çıkışsızlık olduğuna dikkat çekiyor:
"Görülmeyen, değer verilmeyen, dinlenmeyen çocuklar bir aidiyet alanı olarak bu yapıları seçmek zorunda kalıyor. Bu seçimin ardında sosyal yoksunluk, kültürel boşluk ve kamusal ihmal gibi çok boyutlu faktörler yatıyor. Dolayısıyla şiddet, çocukların içselleştirdiği boşluğu doldurmak için sığındıkları tehlikeli bir limana dönüşüyor."
Sessizlikten Doğan Tehditler ve Sosyal Sorumluluk
Şiddet artık sadece fiziksel saldırı ya da çatışma anlamına gelmiyor; çok daha sinsi ve karmaşık yüzlerle karşımıza çıkıyor. Çocukların dijital dünyada karşılaştığı tehditler — sanal mafya yapıları, şiddeti yücelten içerikler, organize suç örgütlerinin sosyal medya kanalları — çok daha derin ve yıkıcı bir risk oluşturuyor. Avrupa Komisyonu’nun 2023 tarihli “Better Internet for Kids” raporu, bu konuda çarpıcı uyarılar içeriyor (3). Dr. Öğr. Üyesi Tüncer bu durumu şöyle açıklıyor:
"Birçok ebeveyn, çocuğunun odasında sessizce bilgisayar başında oturmasını 'güvenli' sanıyor. Oysa o sessizlik, bir dijital suç ağına ilk katılım anı olabiliyor. Şiddetin yeni dili artık sessizlikte yazılıyor. Ayrıca kültürel onayın etkisiyle, şiddeti alkışlayan bir toplumun çocukları kolaylıkla silaha uzanabiliyor." Sessiz kalınan her çocuk, görünür olmak, duyulmak ve varlığını hissettirmek için farklı yollar arayabilir. Bu durum, bireysel trajedilerin ötesinde, toplumsal bir yıkım potansiyeli taşır. Dr. Öğr. Üyesi Tüncer bu konuda şu çözüm önerisini paylaşıyor:
"Daha fazla kamera, daha fazla duvar ya da daha fazla ceza değil; daha çok görünürlük, daha fazla ilişki, daha adil bir paylaşım sistemi gerekmektedir. Çocukların refahı için çok katmanlı bir sorumluluk alanı vardır: Ailelerden eğitimcilere, yerel yönetimlerden sivil toplum kuruluşlarına kadar herkesin devreye girmesi şarttır. Erken müdahale programları, psikososyal destek hizmetleri, eğitimde fırsat eşitliği ve dijital okuryazarlığın artırılması, bu tehditlere karşı atılabilecek somut adımlardır. Çünkü çocuklar bize ait değildir; ancak onların kaderinden sorumluyuz. Bu toplumsal yükümlülük, gelecekteki toplum yapımızı şekillendirecek birincil hedefimiz olmalıdır.
Kaynaklar
(1) UNICEF. (2024).
Children in Armed Conflict. https://www.unicef.org/children-under-attack
(2) Centers for Disease Control and Prevention (CDC). (2022).
FastStats: Leading Causes of Death.
https://www.cdc.gov/nchs/fastats/leading-causes-of-death.htm
(3) European Commission. (2023).
Better Internet for Kids Strategy.
https://digital-strategy.ec.europa.eu/en/policies/better-internet-kids