Sağlık Bilimleri Fakültesi - sbf@gelisim.edu.tr
Memnuniyet ve Önerileriniz için   İGÜMER
 Sağlık Bilimleri Fakültesi - sbf@gelisim.edu.tr

Sosyal Hizmet








 Kadın ve Kız Çocuklarına Yönelik Şiddet Sınır, Ülke, Gelişmişlik Seviyesi ve Sınıf Tanımıyor! Toplumsal Cinsiyet Temelli Şiddetin Yapısallığı


İGÜ Sosyal Hizmet Bölümü öğretim üyesi Doç. Dr. Anıl Al Rebholz, 25 Kasım Kadına Yönelik Şiddete Karşı Uluslararası Mücadele Günü kapsamında kaleme aldığı yazıda toplumsal cinsiyet temelli şiddetin yapısal niteliğini, uluslararası örneklerle birlikte değerlendiriyor. Aşağıda, Doç. Dr. Anıl Al Rebholz’un toplumsal cinsiyet temelli şiddetin yapısal boyutlarını ve İspanya’daki dönüşüm sürecini ele aldığı değerlendirme yazısının tamamını bulabilirsiniz:


Kadın ve Kız Çocuklarına Yönelik Şiddet Sınır, Ülke, Gelişmişlik Seviyesi ve Sınıf Tanımıyor!
 
Toplumsal Cinsiyet Temelli Şiddetin Yapısallığı
 Doç. Dr. Anıl AL REBHOLZ

 
“Kadın, 40 yıllık eşinin kendisine ve on yaşındaki kızına yaptığı eziyetleri anlatır. Kocası her defasında bir daha asla şiddet kullanmayacağına söz verir ama dövme, yaralama ve sözlü aşağılamalar hiç bitmez. Boşanma yasal olarak mümkün olduğunda kadın mahkemeye başvurur fakat hakim yine koca tarafından ikna edilir ve kadının açtığı boşanma davası reddedilir. İlk başvurudan 15 yıl sonra dava kabul edilir fakat kadın bu kez de kendisine yıllar boyunca şiddet gösteren eşiyle birlikte oturdukları evde yaşamak zorunda kalır. Çektiği eziyeti ve şiddeti bir öğle sonrası televizyon haber programına anlatan kadın yayından 13 gün sonra bir sandalyeye bağlı, üzerine benzin dökülerek yakılmış halde ölü bulunur.”1
Bu çok tanıdık gelen öykü, Türkiye’den de istisnasız her gün haberlerini duyduğumuz, birlikte yaşadığımız, toplumsal vicdanı yaralayan kadın cinayetlerinden ve kadına karşı şiddet olaylarından biri olabilirdi. Fakat kadının adı Ana Orantes ve olay İspanya’da geçiyor. Kadının mahkemeye ilk başvuru tarihi 1981 ve boşandıktan sonra şiddet deneyimini bir televizyon yayınında anlatması da 1997 yılına denk geliyor. O zamanlar İspanya başbakanı tarafından “olay” münferit bir olay, toplum dışı bir kimse tarafından işlenmiş bir suç olarak niteleniyor. Bununla birlikte Ana Orantes’in ölümü bir dizi toplumsal reformun başlangıcını tetikliyor ve İspanya 2004 yılında “Toplumsal Cinsiyet Temelli Şiddete Karşı Koruma Yasasını” 2004 yılında oybirliği ile parlamentodan geçiriyor.
Bu yasadaki ifade şöyle:
Toplumsal cinsiyet temelli şiddet, özel alana ait bir sorun değildir. Tam tersi toplumumuzdaki eşitsizliğin en acımasız dışavurumudur.”
Bugün kadın ve kız çocuklarına karşı şiddetin eksik olmadığı Avrupa ülkelerinde, ki bunların arasında bulunan Almanya’da da her iki günde bir kadın cinayeti işleniyor, İspanya toplumsal cinsiyet temelli şiddeti önlemede yasalarının ve tedbirlerinin kapsayıcılığı ile örnek gösteriliyor: Önlemler eğitim programaları, şiddet mağdurlarına yardım ve faillere daha ağır cezalar gibi geniş bir yelpazeye yayılıyor. Buna ek olarak yargı merciinde hayata geçirilen reformlar da dikkat çekici: Yargıçlar ve savcılar, İspanyol hukuk sisteminde toplumsal cinsiyet ayrımcılığına karşı farkındalık ve toplumsal cinsiyet eşitliği eğitimlerine tabi tutuluyorlar. Yine kadına karşı şiddet vakaları konusunda uzmanlaşmış yargı birimleri kuruluyor. Amaç şiddete maruz kalmış kadın ve kız çocuklarının şiddet deneyimlerini anlatabilmeleri ve yaşadıklarını korkmadan aktarabilmeleri.
Örnek gösterilen başka bir uygulama da toplumsal cinsiyet temelli şiddet vakaları üzerine elektronik  bir veri tabanınının oluşturulması. Bu veri tabanı ile kayıtlı vaka ve farklı göstergeler üzerinden bir algoritma yardımıyla kadının (eski) partneri tarafından saldırıya uğrama riski hesaplanıyor. Hesaplanan riskin yüksekliğine bağlı olarak uzaklaştırma kararı, kontak yasağı, elektronik kepçe ya da kadının 24 saat boyunca polis koruması altında olması gibi önlemlere karar veriliyor.
Kadın cinayetleri için ilk olarak 1976 yılında amerikalı kadın sosyolog Diana Russel tarafından “Femisid” (Femicide: Kadın Kırımı) kavramı kullanılmaya başlanıyor. Femisid kadınların erkeklerden daha farklı nedenlerle öldürüldüğüne dikkat çeken bir kavram. 1990’lı yıllardan itibaren Latin Amerika’da yaygın olarak kullanılmasıyla birlikte kavram daha bilinir hale geliyor ve bazı ülkelerin ceza yasalarına da giriyor.
Bugün hiçbir toplumda femisid münferit, bazı akıl hastası/sapkın, toplumdan dışlanmış kişilerin işlediği bir suç olarak görülemez. İspanyol hukuk sisteminde de belirtildiği gibi kadına ve kız çocuklarına yönelik şiddet doğrudan toplumun temelindeki yapısal eşitsizliklere ve toplumsal cinsiyet temelli haksızlık ve adaletsizliklere işaret ediyor. Kadınlar ve çocuklar öldürülmedikleri, dövülüp sakat bırakılmadıkları, “ucuz kurtuldukları” durumlarda da toplumsal yaşamda her an şiddete maruz kalma riski ile karşı karşıyalar. Ne yazık ki bu şiddet onları sadece ailede değil, bakım emeğinde, sağlıkta, siyasette, yasalar önünde, sokaklarda, resmi dailerelerde, işyerlerinde, piyasada, toplumsal yaşamın tüm alanlarında yakalıyor.
Kadına karşı şiddet toplumsal yapısal bir sorundur ve kaynağı toplumsal cinsiyet temelli eşitsizliktir. Bu eşitsizliklerle mücadale edilmedikçe ve topumsal cinsiyet temelli eşitlik sağlanmadıkça kadınlar ve çocuklarına yönelik şiddet yaşanmaya devam edecektir. Şiddetsiz bir toplum için eşit bir toplum şart!

Kadına Yönelik Şiddete Karşı Uluslararası Mücadele Gününde hep birlikte!
 
Kaynak:
1. Luisa Hadadi “Gewaltschutz: was macht Spanien besser?, ZDF Heute, 22.11.2025