Sağlık Bilimleri Fakültesi - sbf@gelisim.edu.tr

Sosyal Hizmet








 Elleri Kadar Var Olan Bir İnsan: Köylü Ekrem


İstanbul Gelişim Üniversitesi Sağlık Bilimleri Fakültesi Sosyal Hizmet (Türkçe) Bölümü öğrencisi Zehra Kaçmaz, sosyal hizmet perspektifinden sanatçı "Köylü Ekrem" hakkında yazı kaleme aldı.


Köylü Ekrem Eskişehir’in Sivrihisar ilçesine bağlı Karakaya köyünde yaşayan aynı zamanda da ağaçlardan sanat eseri yapan bir isim. Geçirdiği bir kaza sonucu kendisi ile yüzleşen, kendisini tanıyan bir röportajla karşımıza çıkıyor. YouTube’daki röportajını değerlendirdiğimizde Ekrem Bey’in, içinde bulunduğu kültüre, sisteme bambaşka bir boyut kazandırdığını görüyoruz.
 
Köy dendiği zaman hele ki bir de köylü dendiği zaman toplumda genelde küçümsenen kişi figürü canlanıyor. Bu da zihnimizin ön yargılar denizinde boğulduğunun bir göstergesi zaten. Ekrem Bey’in konuştukça; diksiyonuyla, kurduğu zengin, anlamlı ve uzun cümleleriyle,  hayata ne kadar farklı bakış açılarıyla baktığını anladığımız zaman; bir ön yargımızla daha tanışıyoruz. Fakat videoyu izledikçe gittikçe hayranlık duymaya başlıyoruz. Çünkü bizleri çepeçevre saran o kalıplaşmış yargılardan arındığımız zaman karşımızda adeta bir filozoftan felsefesini dinliyor gibi hissediyoruz. Bu filozof sistemin dayattıklarından sıyrılmayı başarabilmiş, kendini gerçekleştirme basamağına çoktan tırmanmış, doğayla iç içe bir yaşam süren, ağaçlardan, taşlardan, malzemelerden sanat eserleri üreten bir insan.
 
Bu şekilde zengin bir hayal gücü ve farklı bakış açıları çocukluk döneminin en belirgin özelliklerinden birisidir aslında. Zaten Ekrem Bey’ de diyor ki; ‘Ben çocukluğuma doğru büyüyorum ve çocuk öleceğim.’ İnsan kendini gerçekleştirdiği zaman öze iniyor, belki de özümüz çocukluğumuzda gizlidir. Çünkü çocukluk demek menfaatlerin olmadığı bir dönem demek. Yetişkinliğin anahtarı, saflık, küçük durumlarda yaşanan; büyük mutluluklar,  kocaman zengin bir hayal gücü,  toprakla haşır neşir olmak demek; tıpkı Ekrem Bey gibi. Ekrem Bey’in diğer bir dikkatimi çeken cümlesi ise, ‘Ellerim kadar varım’ dediği cümledir. Bu cümlenin derinine indiğimizde karşımıza üretmenin verdiği haz, var oluşun temel amaçlarından birinin üretmek ve üreterek yaşamanın, gerçekten yaşamak olduğu bilgisi çıkıyor. Gerçekten yaşamakla yaşadığımıza dair bir kanıt sunmuş oluyoruz bu dünyaya; en çok da kendimize. Günümüzde yaşanan tüketim çılgınlığı içinde, telefon ve kumandadan başka bir şeyi elimize almadığımız bu dönemde tokat gibi çarpıyor Ekrem Bey’in kurduğu o cümle.
 
Sahip olduğumuz, içinde hâlihazırda var olduğumuz kültürümüz dışında olan, başka bir kültüre karşı takınılan o üstten bakış, ön yargıyla yaklaşım biçimi, Ekrem Bey’in köyüne kadar sirayet etmiş videoda görüldüğü üzere. Bu durumla ilgili net bir örnek mevcut. Ekrem Bey’i ziyarete gelen bir başhekimle Ekrem Bey arasında geçen bir diyalog: (Ekrem Bey’ e hitaben, heykeller için)  - Siz mi yaptınız? (Ekrem Bey başhekimin küçümseyici bir tavır takındığını belirtiyor.) - Malesef, ben yaptım. - Malesef mi? ...
 
Ön yargıları, kalıplaşmış bakış açılarını yıkmak bizim elimizde. İnsana, farklı yaşayış biçimlerine karşı bakış açımız değiştiği an, köyde yaşayan kendini köylü olarak nitelendiren Ekrem Bey’in filozof ve sanatçı olması bizlerde şok etkisi yaratmayacak, bir başhekimin küçük gören tavrı bizleri şaşırtmayacaktır. Sosyal Hizmet bakış açısıyla, etik ilke ve değerleri perspektifinden de baktığımız zaman, insanın insan olmaktan ötürü onurlu bir varlık olduğu, onurunun yüceltilmesi gerektiği; yine insanların doğuştan ve haklar bakımından eşit olduğu dolayısıyla da hiçbir insanın hiçbir insandan sahip olduğu; statü, yetenek, ırk, dil, din, yaşayış biçimi sebebiyle üstün olmadığı olamayacağı bilgisine ulaşırız. Sosyal Hizmet’in ilke ve değerlerini benimseyip, hayata geçirdiğimizde bu üsten bakış yanılgısına kapılmamak adına ciddi bir farkındalığımız olacak, ait olmadığımız bir başka kültüre ön yargılarla, ötekileştirmelerle, küçük gören bir tavırla yaklaşmak mümkün olmayacaktır.