Farklı kültürel özelliklere sahip insanların, kültür varlıklarını açıkça belirtmeleri temel insan haklarından biridir ve bu değerlere herkes tarafından saygı duyulması gerekir. Kültürel özellikler, etnik gruplar arasında farklılaştığı gibi etnik gruplar içerisinde de değişim gösterebilir. Sağlık, yalnızca hastalık ve sakatlığın olmayışı değil, fiziksel, mental ve sosyal yönden tam bir iyilik hali olarak tanımlanmaktadır. İyilik hali, bireylerin içinde yaşadıkları toplumun değer ve inanış biçimlerine göre farklılıklar göstermektedir. Sağlık ve hastalık kavramları sosyal ve kültürel bir olgu olarak karşımıza çıkmaktadır. Bireylerin kültürel davranışları, onların sağlık ve hastalık algılarını oluşturur. Dolayısıyla bakım alma, sağlık hizmeti talebinde bulunma ve uygulanan tedaviye uyum sağlama kültürel açıdan farklılık gösterebilmektedir.
İlk olarak 1950 yılında Peplau tarafından, kültürel özelliklerin bireylerin ruh sağlığını etkilediği belirtilmiş ve böylece hemşirelik alanında “transkültürel hemşirelik” kavramına zemin hazırlanmıştır. “Transkültürel hemşirelik” kavramı, Leininger tarafından 1959 yılında ilk kez kullanılmış ve yaygınlaştırılmaya çalışılmıştır. Leninger, transkültürel hemşireliği “hemşirelik bakımı sırasında kültürlere önem veren, sağlık, hastalık, inanç ve değerlere saygı duyan, dünyada tüm kültürlerdeki farklılıkları inceleyen ve karşılaştıran hemşireliğin alt dalı” olarak ifade etmiştir.
Giderek yaygınlaşan transkültürel hemşirelik yaklaşımı 1960’lı yıllarda daha fazla önem kazanmıştır. 1969’da ICN kültür içeriğini hemşirelikte kullanmaya başlamıştır. Transkültürel hemşirelik yaklaşımının amacı; birey, aile ve çeşitli grupların kültürel gereksinimlerinin farklılaştığını bilmek, bu gereksinimleri karşılamada duyarlı ve etkili bir hemşirelik bakımı sunmaktır. Bireyleri kültürel bir varlık olarak görmek, çevresiyle bir bütün olarak ele almak, sağlığın kültürden kültüre değiştiğini kabul etmek, bireylere anlamlı, uygun, kültürel değerlere ve yaşam biçimine saygılı, insana yakışır bir hizmet sunmak transkültürel hemşireliğin anahtarıdır.
Hemşirelik mesleği, küreselleşen dünyada tüm gruplara birey merkezli bakım yaklaşımını benimsemiştir. Hemşireler, bireylere bakım verme aşamasında kültürel değişimler hakkında bilgi sahibi olmalı ve bu değişimlere duyarlı yaklaşmalıdır. Farklı kültürleri tanımayan bir hemşire, kendi kültüründen olmayan bireylerin sağlık gereksinimlerini fark edemeyebilir ve dolayısıyla bireylerin gereksinimlerini karşılamada yetersiz kalabilir. Daha fazlası ise hemşire farklı kültürlere ait davranış biçimlerini yanlış algılayabilir ve kendisinin veya hastanın kültür şoku yaşamasına neden olabilir. Hemşireler, farklı kültürlere ait bilgisini artırarak, hastalara kendi kültürlerine uygun ve ön yargıdan uzak bir bakım vererek kültürel şoku engelleyebilir. Bununla birlikte, hemşirelerin tüm bireylerin kültürel geçmişini ve özelliklerini bilmesi mümkün değildir ve her hasta için tam bir kültürel tanılama yapmak için yeterli zaman olmayabilir. Bu nedenle farklı kültürel davranışların olabileceği bilinmeli ve bu davranışların sağlığı çok boyutlu yönden etkileyeceği bilincinde hemşirelik bakımı verilmelidir.