Son yıllarda kadın sağlığına ilişkin farkındalık, özellikle iş yaşamındaki etkileri açısından önemli ölçüde artmıştır. Regl dönemi gibi fizyolojik süreçlere yönelik düzenlemeler hem bireysel refah hem de çalışma verimliliği açısından öne çıkmaktadır. Bilimsel araştırmalar, doğurganlık çağındaki kadınların yaklaşık %50–90’ında ağrılı regl (dismenore) görüldüğünü, bu kadınların %10–15’inin ise günlük yaşam ve iş faaliyetlerini yerine getiremeyecek kadar şiddetli semptomlar yaşadığını göstermektedir. İngiltere’de yapılan geniş çaplı bir araştırmada kadınların %19’u son bir yıl içinde şiddetli regl ağrısı yaşadığını, %40’ı ise aşırı kanama şikâyeti olduğunu bildirmiştir. Özellikle 16–24 yaş grubunda bu semptomların daha yaygın olduğu raporlanmıştır. Bu veriler, regl ağrısının yalnızca fizyolojik bir durum değil, aynı zamanda yaşam kalitesi ve iş gücü üzerinde doğrudan etkisi olan bir olgu olduğunu ortaya koymaktadır.
Bu durumun yarattığı performans kaybı ve iş yaşamında zorlayıcı koşullar, birçok ülkede regl izni taleplerini gündeme getirmiştir. Avrupa’da bu konuda yasal düzenleme yapan ilk ülke İspanya olmuştur. 2023 yılında yürürlüğe giren yasa ile, ağrılı regl dönemlerinde doktor raporu ile aylık üç ila beş gün arasında ücretli izin kullanma hakkı tanınmıştır. Ancak, uygulamanın ilk 11 ayında günlük ortalama yalnızca 4,75 kadın bu haktan yararlanmıştır. Bu düşük kullanım oranının başlıca nedenleri arasında damgalanma kaygısı, gizlilik endişeleri ve yalnızca ağır semptom gösterenlere izin verilmesi yer almaktadır. Benzer şekilde, Japonya’da 1947’den bu yana yasal olarak tanınan regl izni hakkı olmasına rağmen, bu haktan yararlanan kadın oranı yalnızca %0,9’dur. Tayvan ve Endonezya gibi diğer Asya ülkelerinde de benzer düzenlemeler uzun süredir yürürlükte olmakla birlikte, işveren tutumları ve toplumsal önyargılar nedeniyle kullanım oranları düşüktür.
Bu veriler, yasal düzenlemelerin tek başına yeterli olmadığını, toplumsal kabullerin de en az yasal çerçeve kadar önemli olduğunu göstermektedir. Konu, cinsiyet eşitliği ekseninde de tartışılmaktadır. Bazı görüşler, regl izni gibi hakların diğer fizyolojik ihtiyaçları da kapsayacak şekilde genişletilmesi gerektiğini savunurken; bazıları ise bu tür uygulamaların erkek çalışanlar aleyhine ayrımcılık oluşturabileceğini iddia etmektedir. Kalıcı ve adil bir çözüm için, çocukluk çağından itibaren kapsamlı bir toplumsal farkındalık programının uygulanması, menstrüasyonun bir hastalık değil insan fizyolojisinin doğal bir parçası olduğunun öğretilmesi, ancak ağrılı seyredebileceği ve iş gücü kaybına yol açabileceğinin kabul edilmesi gerekmektedir. Böylece hem kadın çalışanların sağlık ve verimliliği korunabilir hem de iş yaşamında cinsiyet temelli önyargılar azaltılabilir.
Kaynakça
-
McKenna, K. A., & Fogleman, C. D. (2021). Dysmenorrhea. American family physician, 104(2), 164–170.
-
Esan, D. T., Ariyo, S. A., Akinlolu, E. F., Akingbade, O., Olabisi, O. I., Olawade, D. B., ... & Ogunfowokan, A. A. (2024). Prevalence of dysmenorrhea and its effect on the quality of life of female undergraduate students in Nigeria. Journal of Endometriosis and Uterine Disorders, 5, 100059.
-
https://www.yalemedicine.org/conditions/dysmenorrhea
-
https://www.theguardian.com/society/2025/apr/10/one-in-four-women-england-reproductive-health-issue-survey
-
https://www.euronews.com/next/2023/02/16/spain-set-to-become-the-first-european-country-to-introduce-a-3-day-menstrual-leave-for-wo
-
https://www.theguardian.com/world/article/2024/jun/04/spain-historic-menstrual-leave-law-hardly-used-period-pain-endometriosis
-
https://www.ndtv.com/world-news/the-global-push-for-paid-menstrual-leave-as-spain-brings-in-law-3789125