Toplumda giderek artan ruh sağlığı sorunları, bireylerin sadece zihinsel değil, aynı zamanda duygusal, sosyal ve fiziksel işlevselliklerini de derinden etkilemektedir. Depresyon, anksiyete bozuklukları, şizofreni, bipolar bozukluk gibi tanılar, bireylerin günlük yaşam aktivitelerini sürdürmesini zorlaştırmakta; özbakım, işe ya da okula devam, sosyal ilişkiler kurma ve sürdürme gibi becerilerde gerilemeye neden olmaktadır.
İşte tam bu noktada ergoterapi, bireyin yaşamındaki anlamlı rollerini, rutinlerini ve katılım alanlarını yeniden yapılandırarak iyileşme sürecine çok yönlü katkı sağlar. Ergoterapi, sadece bireyin semptomlarını değil; yaşamla bağ kurma, topluma yeniden entegre olma ve kendini gerçekleştirme çabalarını da ele alır.
Psikiyatrik hastalıklarda ergoterapi uygulamaları, bireyin bilişsel, duygusal ve sosyal alanlarda güçlenmesini destekler. Müdahale sürecinde yürütücü işlevler (dikkat, planlama, karar verme), duygu düzenleme becerileri, stres yönetimi ve zaman yapısı gibi unsurlar hedeflenir.
Ergoterapistler bireylerin şunları başarabilmesi için destekleyici bir ortam oluşturur:
Günlük yaşam aktivitelerini planlayabilme ve sürdürebilme
Zamanı yapılandırma ve rutin oluşturma
Bağımsız yaşam becerilerini yeniden kazanma
Boş zaman aktivitelerinde anlamlı katılım
Grup içi sosyal etkileşimlerde aktif olma
İş ya da eğitim ortamlarına dönüş sürecinde destek alma
Terapötik aktiviteler; sanatla terapi, bahçecilik, mutfak becerileri, el işleri, spor, drama ve duyusal bütünleme temelli uygulamaları içerebilir. Tüm bu aktiviteler, bireyin “başarabiliyorum” inancını güçlendirerek, içsel motivasyonu artırır.
Dünya Sağlık Örgütü'nün ve ulusal sağlık politikalarının önerdiği gibi, psikiyatrik tanılı bireylerin kurum merkezli değil, toplum temelli hizmetlerle desteklenmesi ön plandadır. Evde yaşamı sürdürme, toplumsal ortamlarda bağımsız hareket edebilme ve istihdama katılma, ancak anlamlı aktivitelerle desteklendiğinde kalıcı olabilir.
Ergoterapistlerin psikiyatri klinikleri, toplum ruh sağlığı merkezleri, rehabilitasyon birimleri ve korumalı işyerlerinde daha görünür hale gelmesi; iyileşmeyi sadece semptomların gerilemesi değil, katılımın yeniden inşası olarak tanımlayan bütüncül bir yaklaşımın yaygınlaşması açısından oldukça önemlidir.
Ergoterapi, ruh sağlığı hizmetlerinin sessiz ama dönüştürücü gücüdür. Her bireyin anlamlı bir yaşam sürebilme potansiyeline sahip olduğu inancıyla çalışan ergoterapistler, psikiyatrik müdahalenin sadece ilaç ve terapiyle sınırlı olmadığını, yaşama aktif katılımın da bir iyileşme biçimi olduğunu hatırlatmaktadır. Sağlık sisteminde bu yaklaşımın güçlenmesi, sadece bireylerin değil, toplumun da dönüşümünü beraberinde getirecektir.