Sağlık Bilimleri Fakültesi - sbf@gelisim.edu.tr

Dil ve Konuşma Terapisi








 “İşitmenin Dil ve Konuşma Gelişimine Etkisi” Konulu Instagram Canlı Yayını


Konuşma bozukluğu yaşayan 6-12 yaş aralığındaki internete erişimi olan çocukların sosyal becerilerini geliştirmek, özgüven gelişimlerine destek olmak ve konuya ilişkin farkındalık yaratmayı amaçlamak üzere kurulmuş “The Voice In Me” projesi kapsamında Arş. Gör. Rumeysa Nur AKBAŞ ile “İşitmenin Dil ve Konuşma Gelişimine Etkisi” konulu seminer instagram canlı yayın üzerinden gerçekleştirildi.


Arş. Gör. Rumeysa Nur AKBAŞ katılımcılara şu bilgileri aktardı:

“İşitme, dil ve konuşmanın olabilmesi için olmazsa olmaz etkenlerden birisidir. Anne karnında ilk 20. haftadan itibaren işitme süreçleri başlamaktadır. Çocuklar doğar doğmaz duymaya ve dinlemeye başlarlar. Konuşmayı öğrenirken de çevrelerinde duydukları sesleri taklit ederler. Dolayısıyla sağlıklı bir dil ve konuşma gelişimi için normal işitme şarttır. Çünkü çocukta var olan herhangi bir işitme azlığı durumu dil ve konuşma gelişiminde gecikmelere neden olmaktadır. Aslında bugün bu konuyu ele almamızın sebepleri de bunlar diyebiliriz.

İşitme, dış ortamdaki seslerin dış kulak yolundan iç kulağa iletilip burada bulunan sinir hücrelerini uyarması ve akustik bilginin beyine aktarılmasıyla dış ortamdaki seslerin algılanması sürecine denmektedir. Dil ise anlamları ifade edebilmek için toplumlarca kullanılan, gelenekselleşmiş ve kuralları uzlaşmaya dayanan semboller sistemine denmektedir. Dil doğumdan itibaren başlıyor ve yaşam boyu da devam ediyor. Çocuklarda dil gelişiminin önemli bir özelliği de ilk dönemlerin evsel oluşudur. Yani farklı dilleri konuşan toplumların çocuklarında dil gelişiminin benzerlik göstermesidir. Yalnız ilk yıllardaki bu evrensellik 18-32 aydan sonra sosyal sınıf farklılıklarının etkisiyle yok olmaktadır. Konuşmanın ne olduğuna gelecek olursak, dilin sese dönüştürülmüş biçimi olarak ifade edilmektedir.

Çocukta meydana gelebilecek olası dil ve konuşma problemlerinin belirlenebilmesi için normal işitme, anlama ve konuşma gelişim basamaklarının bilinmesi gerekmektedir. Çocuklarda işitme kaybı sessiz ve gizli bir engeldir. Çünkü çocuklar az duyduklarını/duyamadıklarını ifade edemezler. Eğer bu durum fark edilmezse ve erken dönemde işitme cihazı kullanımına başlanmazsa dil ve konuşma problemlerine, sosyal ve duygusal problemlere ve akademik başarısızlığa yol açmaktadır. Tanı ve tedavi geciktikçe çocukta görülecek olumsuz etkiler de artmaktadır.

İşitmenin en önemli fonksiyonu konuşmayı öğrenmektir. İşitme kaybının tipi ve derecesine bağlı olarak çocuğun konuşmayı öğrenmesi değişik boyutlarda etkilenecektir. İşitme kaybına bağlı olarak ortaya çıkabilecek konuşmak bozuklukları şunlardır; konuşma problemleri, dil problemleri, akıcılık problemleri, ses ve rezonans problemleri, okuma ve yazı yazma problemleri.

Çok hafif derecede işitme kaybına sahip bir kişi, gürültülü bir ortamda 1,5 m mesafede konuşma seslerinin %10’unu kaçırmaktadır.  Düşük şiddetteki ve uzak mesafedeki konuşma seslerinin duymakta zorlanır ve herhangi bir işitme testi yapılmadıkça da bu durum çok zor fark edilmektedir. Bu kişilerde dil gelişimi ve artikülasyon hataları Dil ve Konuşma Terapisti tarafından takip edilmelidir.

Hafif derecede işitme kaybına sahip bir kişi, konuşma seslerinin %25-40 ila %50-75’ini kaçırmaktadır. Bu kişilerde dikkatsizlik, öğrenme güçlükleri, dl-konuşma problemleri görülebilmektedir. Dil gelişimi, artikülasyon eğitimi, konuşmayı okuma, işitsel ve okuma becerilerinin geliştirilmesi konusunda destek verilmelidir.

Orta derecede işitme kaybına sahip bir kişi, konuşma seslerinin %80-100’ünü kaçırmaktadır. Bu kişilerde gecikmiş ve hatalı sentaks, sınırlı kelime dağarcığı görülmektedir. Kişi kendi sesini duyarak kontrol etme yetisinden yoksun olduğu için ses kalitesi de bozulmaktadır.

Orta-ileri derecede işitme kaybına sahip bir kişi, konuşma seslerinin %100’ünü kaçırmaktadır. Kişi yüz yüze ve grup içi iletişim esnasında sözlü iletişim gerektiren durumlarda zorluk çekmektedir. Bu kişilerin işitme cihazını sürekli olarak kullanmaları gerekmektedir. Dili kullanma yeteneğinde, kelime dağarcığının geliştirilmesinde, dil bilgisi kurallarını öğrenme konusunda özel destek verilmesi gerekmektedir.

İleri derecede işitme kayıplarında kişi işitme cihazı olmaksızın sadece yüksek şiddetteki sesleri duyabilmektedir. Bu kişilerin işitme kaybı dili öğrenme döneminden önce (prelingual) başladıysa, dil-konuşma kendiliğinden gelişmemektedir. İşitme kaybı yakın bir zamanda başladıysa (postlingual) konuşma ve ses kalitesi de bozulmaktadır.

Çok ileri derecede işitme kayıplarında kişi sesten daha çok titreşimleri fark etmektedir. Bu kişilerin kelime dağarcığı oldukça kısıtlıdır. İşitme cihazı kullanmadan dil-konuşma gelişimini sağlamak mümkün olmamaktadır.”

“The Voice In Me” Proje Gönüllüsü, katılımları için İstanbul Gelişim Üniversitesi Dil ve Konuşma Terapisi Bölümü Arş. Gör. Rumeysa Nur AKBAŞ’a teşekkürlerini sundu.