Sağlık Bilimleri Fakültesi - sbf@gelisim.edu.tr

Dil ve Konuşma Terapisi








 Özgül Dil Bozukluğu Olan Çocuklarda Sözdizimsel İşlemleme Becerileri Semineri


İstanbul Gelişim Üniversitesi Sağlık Bilimleri Fakültesi Dil ve Konuşma Terapisi Bölümü ve Kulübü tarafından Uzman Dil ve Konuşma Terapisti Melih Tunga İŞLEYEN’in katılımıyla “Özgül Dil Bozukluğu Olan Çocuklarda Sözdizimsel İşlemleme Becerileri” konulu çevrimiçi seminer gerçekleştirildi.


İstanbul Gelişim Üniversitesi Sağlık Bilimleri Fakültesi Dil ve Konuşma Terapisi Bölümü ve Kulübü tarafından Tıp Bayramına binaen 14 Mart 2022 tarihinde “Özgül Dil Bozukluğu Olan Çocuklarda Sözdizimsel İşlemleme Becerileri” konulu seminer gerçekleştirildi. Seminerekonuşmacı olarak katılan Uzm. Dkt. Melih Tunga İŞLEYEN, özgül dil bozukluğu olan çocuklarda sözdizimsel işlemleme becerileri hakkında bilgileri öğrencilerimize aktardı.

Dil ediniminde açıklanamayan zorlukları olan çocukların bu durumu literatürde farklı terimlerle ifade edilmiştir; örneğin, "gelişimsel afazi", "gelişimsel disfazi", "gecikmiş dil", "çocukluk çağı dil bozukluğu”, “gelişimsel dil bozukluğu", "özgül dil bozukluğu". Her bir terim, dilin görünürde bir neden olmaksızın normal bir gelişimsel seyri takip edemediği durumlara atıfta bulunmak için kullanılsa da dil bozukluğunu tanımlamak ve diğer bozukluk gruplarından ayırt etmek dil ve konuşma terapistleri açısından zor olmaktadır. Bu durumun, genellikle belirli iletişim alanlarındaki eksikliklerin kombinasyonlarından oluşan geniş bir yelpazedeki farklı bozukluklardan kaynaklandığı belirtilmektedir.

Özgül dil bozukluğu olan çocukların klinik olarak tanımlanması ve sınıflandırılması, evrensel olarak hem klinisyenler hem de araştırmacılar için devam eden bir zorluk olarak kabul edilmektedir. Özgül dil bozukluğunun birçok tanımının yapıldığı ve her birinin temelinde özgül dil bozukluğu ile ilgili olarak diğer gelişimsel yetersizlikler yokluğunda ortaya çıkan dil problemlerinin bir öncülü olduğu belirtilmektedir. Başka bir araştırmada özgül dil bozukluğu homojen bir bozukluk olarak değil, çocuklarda normal düzey bilişsel beceriler bağlamında belirgin dil bozukluklarını tanımlamak için kullanılan bir terim olarak belirtilmiş ve bu nedenle özgül dil bozukluğu, otizm, öğrenme güçlüğü, fiziksel veya nörolojik hasar olmaksızın dil becerilerinde akranlarından belirli ölçüde gerilik olması şeklinde tanımlanmıştır.
Genel anlamda özgül dil bozukluğu olan bireyler ek bir engel olmaksızın dil ediniminde normal ilerleme gösterememesi durumunda teşhis edilmektedir. Ancak pratikte bu basit tanımlama yanıltıcı olabilmekte ve kimin özgül dil bozukluğuna sahip olduğunun kabul edileceğine karar vermek zor olabilmektedir. Leonard’a göre bir bireye özgül dil bozukluğu tanısı koyulabilmesi için aşağıdaki kriterleri karşılıyor olması gerekmektedir:
  • Bireyin anadilinde standardizasyonu sağlanmış bir dil testinde normların altında (dil bozukluğunu düşündüren düzeyde) dil puanına sahip olması
  • Sözel olmayan zeka testinde normal veya üzeri zeka seviyesine sahip olmak
  • İşitme testi sonucunda normal değerlere sahip olmak
  • Tekrarlayan ve uzun süreli orta kulak iltihabı öyküsüne sahip olmamak
  • Ağız yapısı olarak yapısal anomaliye ve oral-motor fonksiyonlarında gelişimsel yetersizliğe sahip olmamak
  • İnsanlar ile karşılıklı sosyal etkileşimde kısıtlılık belirtisi olmaması
  • Nörolojik açıdan ek herhangi bir yapısal bozukluğun bulunmaması
Aynı zamanda Dünya Sağlık Örgütü (WHO) tarafından yayınlanan ICD 10’a göre de bu kriterler sağlanmalıdır.

Özgül dil bozukluğu olan bireylerde spesifik belirtiler ve semptomlar olabileceği için dilin herhangi bir bileşeni etkilenebileceği gibi birden çok bileşeninde de bozulmalar görülebilmektedir. Sesbilgisel problemlere sahip özgül dil bozukluğu olan çocuklarda aynı zamanda bu duruma dil bozukluğu da eşlik edebilmektedir. Bununla birlikte, fonolojik problemlerin çocukların yaşı ilerledikçe dil problemlerine kıyasla çözülmesi daha olasıdır. Ayrıca fonolojik problemleri olan çocuklar, dil bozukluğu olan çocuklara göre akademik, sosyal ve mesleki becerilerde daha ileri bir düzeye ulaşabilmektedir. Ayrıca, bu çocukların çoğu, adlandırma becerilerinde, kelimeleri öğrenmede, anlamada ve dili sosyal bağlamda kullanmada da zorluk yaşamaktadırlar. Özgül dil bozukluğu olan bireyde genellikle anlama becerileri iyi düzeyde olsa da semantik açıdan da bazı zorluklar yaşanabilmektedir. Sözcük dağarcığının boyutu ile ilgili olarak ilk sözcükleri edinmede gecikme olmasının ve ilk sözcüğün ortaya çıkmasından sonra tek sözcüklerin ediniminde bir ilerleme gösterememenin özgül dil bozukluğunun olası erken belirtileri arasında olduğu belirtilmektedir. Aynı zamanda bu çocukların ilerleyen yaşlarda daha yavaş sözcük edinimi olmakla birlikte kelimelerin temel anlamları dışında mecaz ve yan anlamlarını anlayamama ve soyut kavramları algılamakta da güçlükler yaşadıkları bildirilmiştir. Bunlara ek olarak yapılan çalışmalar özgül dil bozukluğu olan çocukların morfolojik işlemlemede sorunlar yaşadığını, morfemleri manipüle etme ve morfemlerin anlamlarını genelleme becerisinin azaldığını ve bu becerilerdeki yetersizliklerin de sözcük edinimini olumsuz şekilde etkilediğini desteklemektedir. Özgül dil bozukluğu olan çocuklar, ihtiyaçlarını karşılamak ve başkalarıyla etkileşime girmek amacıyla dili uygun şekilde kullanma, gelen bilgileri işleme, etkili ve verimli bir şekilde sohbet etme ve başkalarının söylediklerine uygun bir şekilde karşılık verebilme ya da bağlama uygun konuşma gibi pragmatik becerilerde zorlanabilmektedirler.

Göz izleme araştırmalarında katılımcıların uyaranlara bakış süresi ve okuma dinamikleri analiz edilerek sözcük ve cümle okuma süreçleri incelenebilmektedir. Önceki bir çalışmada göz izleme tekniği kullanılarak sentaktik yapısı farklı olan Türkçe özne ve nesne ilgi cümlecikleri arasında işlemleme farklılığı incelenmiş, Türkçe nesne ilgi cümlecikleri üzerinde daha fazla okuma süreleri bulunmuştur. Bir başka çalışmada göz izleme tekniği kullanılarak anadili Türkçe olan katılımcıların İngilizce özne ilgi cümleciklerine kıyasla nesne ilgi cümleciklerinde daha fazla okuma süresi ve regresyon sergiledikleri tespit edilmiştir. Göz izleme tekniği yalnızca okuma çalışmalarında kullanılmamış, Tanenhaus ve arkadaşları (1995) tarafından geliştirilen görsel dünya paradigması sayesinde sağlıklı bireylerde ve agramatik afazili bireylerde işitilen sözcük ve cümlelerin anlaşılma sürecine ilişkin araştırmalarda da kullanılmıştır. Öyküyü anlamlandırma ve anlatma becerileri üzerine yapılan bir araştırmada ÖDB ve TGG bireylere bir öykü dinletilmiş ve bu öyküyü dinlerken göz hareketleri göz izleme tekniği ile takip edilerek her iki grubun becerileri karşılaştırılmıştır. ÖDB olan bireylerin öyküye uygun daha az anlamlı bakış sergilediği aynı zamanda öyküyü yeniden anlatma becerisinde de TGG bireylerden daha fazla anlamsal ve sentaktik hatalar yaptığı görülmüştür. Yapılan başka bir çalışmada ise göz izleme tekniği kullanılarak ÖDB ve TGG bireylerin isimleri ve eylemleri işlemleme becerileri karşılaştırılmış ve her iki grubun da isimleri daha hızlı işlemleyebildiği gözlenmiştir. Aynı zamanda ÖDB olan bireylerin TGG bireylerden daha yavaş işlemleme gösterdiği bulgulanmıştır.

Uzm. Dkt. Melih Tunga İŞLEYEN seminere katılım sağlayan öğrencilerden gelen soruları yanıtladıktan sonra konuşmasını sonlandırdı. Dil ve Konuşma Terapisi Kulüp Danışmanı Arş. Gör. Rumeysa Nur AKBAŞ, katılımları için Uzm. Dkt. Melih Tunga İŞLYEN’e teşekkürlerini sundu.