1940’ların ortalarında bireylerde obezite riskinin arttığına ilişkin raporlardan sonra bu alanda çok sayıda araştırma yapılmaya başlanmıştır. Tüm bu araştırmaların sonucunda obezite ve ruh sağlığı arasında iki yönlü bir ilişkinin olduğu gösterilmiştir. Ruhsal hastalığı olan bireylerde yaklaşık 3 kat artmış obezite riski, obezitesi olan bireylerin de ruhsal bozukluk riskinin arttığı saptanmıştır. Obezite; depresyon, bipolar gibi duygudurum bozuklukları, anksiyete, kişilik bozuklukları, dikkat eksikliği hiperaktivite bozukluğu (DEHB), tıkınırcasına yeme bozukluğu, travma, şizofreni ve ruhsal hastalıkların tedavisinde kullanılan ilaçlarla ilişkilendirilmektedir. Bununla birlikte obezite nedeniyle depresyon, duygusal ve davranışsal bozukluklar, düşük benlik saygısı, motivasyon bozuklukları, yeme bozuklukları, bozulmuş vücut imajı ve düşük yaşam kalitesi gibi psikolojik sorunlar meydana gelmektedir (3).
Obezite ve benlik saygısı arasındaki ilişkiyi etkileyebilecek bazı değişkenlerin olduğu varsayılmaktadır. Yapılan çalışmalarda tek başına kilonun orta derecede ilişkili olduğu, daha çok kilo ile ilgili sosyal faktörlerin etkili olduğu gösterilmiştir. Çevresindeki insanların kilo ile ilgili ilgili eleştirileri veya kilo almanın kontrolü dışında olduğu inancı gibi etkenler rol oynamaktadır.
Özellikle çocuklar damgalanmaya ve toplumsal baskılara karşı oldukça hassastır. Obezite ve ruhsal sorunlar arasında çift yönlü, karmaşık bir ilişki vardır. Literatürde bu ilişkilerin birçoğunun mekanizmasına açıklık getirilmeye çalışılsa da hala net olmayan ve açıklanamayan bulgular yer almaktadır.
Obezitesi olan bireylerin üzerindeki hastalık yükünü azaltmak için ruh sağlığı koruyucularının, damgalamayla mücadelenin ve diğer sağlık birimlerinin de mücadelenin ve diğer sağlık birimlerinin destek olması önem arz etmektedir.
Dr. Öğr. Üyesi M.Oğuzhan KILINÇEL