Kanser, dünyada ve ülkemizde nedeni bilinen ölümler arasında kalp ve damar hastalıklarından sonra ikinci sırada yer alan önemli bir toplum sağlığı sorunudur.
2012 yılında Dünya’da toplam 14,1 milyon yeni kanser vakası gelişmiştir. Bu şekilde kanser artış hızının devam etmesi durumunda, Dünya nüfusunun artışına ve nüfustaki yaşlanmaya bağlı olarak yeni kanser vakalarının yirmi yılda % 70 oranında artması beklenmektedir. 2015 yılında 8,8 milyon kansere bağlı ölüm meydana gelmiştir. 6 ölümden 1’i kanserden kaynaklanmaktadır. Türkiye kanser insidansı, dünya insidansının bir miktar üzerinde seyretmektedir. Ülkemizin de içinde yer aldığı Batı Asya bölgesi ortalaması kanser insidansları Türkiye ortalamasından düşüktür. Orta ve Doğu Avrupa ve Amerika gibi gelişmişlik düzeyi yüksek olan ülkelerin kanser insidansları, ülkemize göre daha yüksek bulunmuştur.
Kanser; insanlık tarihi kadar eskidir. İlk yazılı olarak M.Ö. 3000 yılında Edwin Smith papirüsünde meme tümörü olan 8 vaka tanımlanmakta ve tedavisinin olmadığı belirtilmektedir. Kanserde, anormal hücrelerin kontrol dışı çoğalması söz konusudur. Bu durum tedavi edilmez ise ciddi sonuçlara hatta ölüme neden olabilir. Bütün kanser tipleri vücudun temel yapı birimi olan hücrelerden gelişir. Normalde vücudun sağlıklı ve düzgün çalışması için hücrelerin büyümesi, bölünmesi ve daha çok hücre üretmesine gereksinim vardır. Bazen yeni hücrelere gerek olmadan hücreler bölünmeye devam eder ve çoğalarak bir büyüklük veya tümör oluştururlar.
Kanser epidemiyolojisi; Kanser olgularının toplumdaki sıklığını inceleyen, kanserlerin ortaya çıkış nedenlerini bulmaya çalışan ve halk sağlığı disiplininin içinde yer alan bir araştırma ve uygulama alanıdır. Kanserin epidemiyolojik özelliklerinde; Coğrafi dağılım, cinsiyet, yaş, sosyoekonomik durum ve mesleki özellikler önemlidir.
Coğrafi dağılım; kanser sıklığı bölgelere, ülkelere hatta aynı ülkenin farklı yerleşim yerlerine göre değişmektedir. Bunun nedeninin kalıtım ya da çevresel risk etmenleri olabileceği düşünülmektedir.
Kanser sıklığı ve türleri cinsiyete göre farklılıklar göstermektedir. Türkiye’de 2017 yılında yaşa standardize edilmiş kanser hızı erkeklerde 259,2 iken kadınlarda 187,0’dir (100.000 kişide). 2017 yılı kanser istatistiklerine göre ülkemizde toplam 180.288 kişinin kansere yakalandığı tahmin edilmektedir. Erkeklerde en sık görülen kanser akciğer kanseridir. Erkeklerde tütün ve tütün ürünlerine bağlı kanserler arasında tütün kullanımına atfedilen vaka sayısı 16.781 olarak tahmin edilmekte olup tütüne bağlı kanserler erkeklerde önemini korumaya devam etmektedir. Kadınlarda en sık görülen meme kanseri, her 4 kadın kanserinden birisi olmayı sürdürmektedir. Bir yıl içinde toplam 19.211 kadına meme kanseri teşhisi konulmuştur. Obezitenin etken olduğu kanserler daha çok kadınları etkilemektedir. Hem erkeklerde hem de kadınlarda kolorektal kanserler üçüncü sırada yer almaktadır.
Genel olarak kanser riski yaşla birlikte artmaktadır. Kanser türlerinde de yaşa bağlı görülme sıklıkları değişmektedir. Çocukluk çağı kanserlerinde lösemi en sık görülen kanser türüdür. Gençlerde ise (15-24 yaş grubu) erkeklerde testis kanseri, kadınlarda ise Tiroit kanseri ilk sırada yer almaktadır.
Sosyoekonomik durumu düşük bireylerde kanserin temel risklerinin daha fazla görülmesi ve bu kişilerin sağlık hizmetlerine daha az ulaşan grup olması noktasında önem taşımaktadır.
Kanser oluşumunda mesleksel etmenlerin etkisi ilk olarak 1775 yılında Pott tarafından, baca temizleyiciliği ve skrotum kanseri ilişkisinden yola çıkarak ortaya atılmıştır. Yapıştırıcılar içindeki çözücüde bulunan, benzen adlı kimyasal maddenin lösemiye; Aşırı güneşte kalma (UV radyasyonu), açık havada çalışanlarda cilt kanseri; Hepatitis B-C ile karaciğer kanseri (sağlık çalışanları); Asbest Mezotelyoma ve akciğer kanseri (endüstriyel çalışanları) çalışmaları kanser ile meslek arasındaki ilişkiye örnek olarak gösterilebilir.
Kansere bağlı ölümlerinin 1/3’ü beş risk faktörüne bağlıdır: Bunlar, Beden kütle indeksi (BKİ) artışı, meyve ve sebze alımının düşmesi, fiziksel aktivitenin azalması, tütün kullanımı ve alkol kullanımıdır.
Kanser ve beslenme ilişkisi;
Protein ve Kanser: Yüksek miktarda hayvansal protein alımı kanser ile ilişkilendirilmektedir. Bunun nedenlerinden birisi yüksek miktarda hayvansal protein alındığında doymuş yağ tüketiminde de artış olmasındandır. Yapılan çalışmalarda doymuş yağ tüketimi ile meme, prostat, rahim, kolorektal, pankreas ve böbrek kanserleri kanser arasında ilişki olduğu bulunmuştur. Yağ içeriği yüksek et ve işlenmiş et tüketimi yerine alternatif protein kaynakları olan balık, tavuk sağlıklı pişirme yöntemleri ile tüketilmelidir. Nitrat, nitrit gibi katkı maddeleri içeren ürünlerden ( sucuk, sosis, salam vb.) uzak durulmalıdır.
Yağ ve Kanser: Yağlar vücudun enerji deposu olup vücutta sentezlenemeyen elzem yağ asitleri ve yağda eriyen vitaminlerin alınması için gereklidirler. Yağın her çeşidinin (sıvı veya katı, hayvansal veya bitkisel) fazla tüketilmesi özellikle prostat, meme, testis, rahim, yumurtalık ve kolorektal kanserlerinin oluşum riskini arttırmaktadır. Bu nedenle bitkisel sıvı yağlar tercih edilmelidir. Yağ çeşidi ve tüketimi belirli bir denge içerisinde olmalıdır.
Karbonhidrat ve Kanser: Karbonhidratlar başlıca enerji kaynağımızdır. Yiyeceklerimizde en çok bulunan besin ögesidir. Başlıca çay şekeri, pekmez, bal, ekmek, sebze, meyve, kurubaklagil de bulunmaktadır. Sebze, meyve, kepeği ayrılmamış tahıl ve kurubaklagillerde bir karbonhidrat türü olan posa (lif) bulunmaktadır. Posanın fazla alınması kabızlığı önleyerek barsakların düzenli olarak çalışmasını sağlamakta ve kolon-rektum kanserleri oluşumunu engelleyebilmektedir.
Vitaminler ve Kanser: Vitaminlerin genellikle kanser oluşumunu önledikleri belirtilmektedir. Vitaminlerin günlük önerilen miktarlardan az alınmasının kanser riskini arttırdığı bildirilmiştir.
Mineraller ve Kanser: İnsan vücuduna minerallerin çoğu içecek ve yiyeceklerle, bir kısmı hava yoluyla bazıları da deri ile alınır. Bazı mineraller kanserin oluşmasını önlemeye yardımcı olurken bazıları da kansere neden olur. Bazı minerallerde alım miktarına göre her iki şekilde de etki göstermektedir. Kanser oluşumuna neden olan başlıca mineraller nikel, kadminyum, kurşun, asbest ve arseniktir. Kanserden koruyucu minerallerin başlıcaları selenyum, iyot, çinko, molibden, kalsiyum ve demirdir.
Besinler Pişirme Yöntemleri ve Kanser: Pişirme yöntemlerinden biri olan mangalda pişirme yöntemi sağlık açısından güvenilir bir yöntem değildir. Mangal kömürüne yakın olarak pişirilen besinlerde sağlık açısından zararlı maddeler oluşmakta ve kanser riskini arttırmaktadır. Yine aynı şekilde kızartma, kavurma, közleme, tütsüleme gibi hatalı pişirme yöntemlerinin yerine haşlama, fırında pişirme gibi sağlıklı yöntemler tercih edilmelidir. Dışarıda yemek yeneceği zaman sağlıklı seçimler tercih edilmelidir.
Günümüzde kanserin %30-50’si önlenebilir. Birçok kanserin iyileşme olasılığı, erken tanı konmuş ve uygun şekilde tedavi edilmişse yüksektir. Kanser açısından koruyucu önlemlere baktığımızda;
*Kanser taramalarını yaptırmak çok önemli olup; ülkemizde kalın bağırsak, meme ve rahim ağzı kanseri için T.C. Sağlık Bakanlığı tarafından yürütülen kanser tarama programları mevcuttur.
*Obezitenin önlenmesi, fiziksel aktivitenin artırılması, tütün ve alkol alışkanlıklarından uzak durulması,
*Güneş ışınlarına fazla maruz kalmamak, dik geldiği zamanlarda uzak durmak ve koruyucu önlemler almak.
*Çalışma ortamlarında kansere neden olabilecek maddelere karşı kaynağında koruyucu önlemler almak
*Kadınlar için emzirmek; emzirmenin anne ve bebek sağlığı üzerindeki birçok yararlı etkisinin yanında annelerde over (yumurtalık) ve meme kanser riskini de azaltmaktadır. Dolayısıyla bebeklerin beslenmesinde ilk 6 ay sadece anne sütüne yer verilmesi, sonrasında 2 yaşına kadar anne sütüne yeterli ve uygun tamamlayıcı besinlerle birlikte devam edilmesi en sağlıklı beslenme şeklidir.
*Hepatit B ve HPV aşılarını yaptırmak: Hepatit B aşısı, Hepatit B’den korunmada en önemli yoldur. Ülkemizde doğumdan itibaren aralıklı olarak üç doz Hepatit B aşısı T.C. Sağlık Bakanlığı tarafından ücretsiz olarak yapılmaktadır. İnsan papilloma virüsü (Human papillomavirus - HPV) çoğunlukla cinsel temas yoluyla bulaşan bir virüstür. Belirli HPV tiplerinin cinsel yolla bulaşması sonrası kadınlarda rahim ağzı (serviks) kanseri gelişme riski olmaktadır. Dünya Sağlık Örgütü rahim ağzı kanserine karşı 9-13 yaşlarındaki kız çocuklara aşı yapılmasını önermektedir.
*Kentsel hava kirliliğinin azaltılması ve katı yakıtların kullanılmaması önemlidir.
Sonuç olarak; kanser beraberinde getirdiği fiziksel rahatsızlıkların yanı sıra psikolojik, sosyal, maddi ve manevi yönleri ile mücadelesi zor bir hastalıktır. Dünya genelinde de kanser hastalığının yükü her geçen gün artış göstermektedir. Bu nedenle, kanserojen maddelerin tespiti ve koruyucu önlemlerin zamanında alınarak bireylerin hastalanmadan yaşamlarını sürdürmelerinin sağlanması, koruyucu önlemlerde yetersiz kalınması durumunda erken tanı ve tedavi altın değerindedir.
Kaynaklar