Öğr. Gör. Mert AKYOL, sözlerine çocuklardaki davranış sorunlarının ardında yatan ruhsal etmenlerin önemli olduğunu ifade ederek başlamıştır.
AKYOL, davranış sorunlarını çocuk ve ergenlerin, kurallara, toplumsal değerlere uymaması ve başkalarının haklarını ihlal eder şekilde davranışlar göstermesi durumu olarak tanımlamıştır. Bu tür davranışların ergenlikte de devam etmesi halinde klinik tablonun ağırlaşacağını ifade eden AKYOL, bu nedenle bu eylemleri çocukluk çağında anlamlandırmak ve dönüştürmenin önemli olduğunu belirtmiştir.
Davranış sorunlarının özellikle erkek çocuklarda sözel ya da fiziksel saldırgan davranışlar, zorbalık veya hırsızlık, evden kaçma, suça bulaşma, hukuki yaptırımlarla karşı karşıya gelme gibi davranışlar olabileceğini ifade eden AKYOL, sözlerine ‘’Bir davranışın ya da belirtinin özellikle de çocukta karşılığı mutlaka teşhis konulacak bir patoloji veya bir kişilik örgütlenmesi değildir’’ diyerek konuşmasına devam etmiştir. Ardından sözlerine bu davranışlara bozukluk olarak bakmaktansa bunların birer belirti olduğunu düşünmemiz gerektiğini ve ardındaki ruhsal dinamikleri anlamanın önemli olduğunu eklemiştir.
AKYOL, sözlerine ‘’Davranışsal yaklaşımlar, çoğunlukla biyolojik olarak programlanmış bir dürtüsellikten veya henüz keşfedilmemiş varsayımsal bir genden kaynaklandığı öne sürülen davranış sorunlarının alt yapısını oluşturan ruhsal dinamikleri göz ardı ederek ve bu belirtileri ortadan kaldırmak için oluşturulan ödül, ceza, kayıtsızlık yöntemleri altta yatan sorunsalı daha da ağırlaştırmakta ve kısa bir süre için bu sorunları ortadan kaldırmış gibi gözükse de sonrasında başka belirtilerin ortaya çıkması veya eski duruma aynı şekilde geri dönüş söz konusu olmaktadır.’’ diyerek devam etmiştir. Oysa çocuk psikopatolojisinde klinik tablonun ifade bulduğu ortam göz önüne alınmadan anlaşılamayacağını belirtmiş ve davranışların ifade bulduğu ortam, ifade edilmeye çalışılan şeylerin anlamı, çevresel etmenlerin etkisi gibi konuların önemsenmesi gerektiğini ifade etmiştir.
Sözlerine ‘’Davranış bozukluğu yapılanmış bir hastalık değildir. Çocuğun ruhsal gerilimle karşı karşıya geldiğinde ruhsal bir çalışmayla kendi kendini sakinleştirme yetisi sıkıntılı olduğu için eylemle tepki vererek bu ruhsal gerilimi boşaltma biçimidir’’ diyerek devam eden AKYOL, Bu davranışların ardında yatan ruhsal gelirim veya kaygının önemli olduğunu çünkü hepimizin gerilim veya çatışmayla karşı karşıya geldiğini ancak bununla baş etme kapasitemiz yoksa bunu eyleme dökeceğimizi belirtmiştir.
Herkes var olan agresyonu, saldırganlığı ruhsal olarak, duyguları, duygulanımları işlemede zorluk yaşayabileceğini ifade eden AKYOL, buna çözüm olarak simgeleştirme kapasitesinin geliştirilebileceğini belirtmiştir. Annenin çocuğun duygulanımlarına anlam veremediğinde, duygular arasında tam bağlantı sağlanamayacağını ve bu durumda içsel duygulanımlarına anlam atfedemeyen çocuğun simgesel bir yolla dışa vuramayacağını ifade etmiştir. Bunun çözümü olarak ise masallarda şiddeti işleme, oyunlarda savaşmasına izin verme, resim, sözcüklerle ifadesine izin verme gibi çözüm yolları olabileceğini belirterek sözlerini tamamlamıştır.
Son olarak AKYOL, çocuklara sınırın elbette konması gerektiğini aksi takdirde bu sınır yoksa çocuğun diğer sistemlerde bir sınır arayacağını ifade etmiştir. Çocuğun davranışlarına müdahale aşamasında ise klinik görüşmeler, aileyle yapılan psikoterapi, aile dinamiklerinin analizi ve sosyal ortam gibi çevresel etkenleri anlaşılması ve desteklenmesi gibi yöntemlerin bir arada yürütülmesi gerektiğine vurgu yaparak sözlerini tamamlayan AKYOL ardından katılımcılardan gelen soruları yanıtlamıştır. Etkinlik, Müdür Yardımcısı Sinan TEK’in katkıları ile sona ermiştir.