Otizm Spektrum Bozukluğu (OSB), nörogelişimsel bozukluklardan bir tanesidir. Sosyal iletişim ve etkileşimdeki bozukluklar ve tekrarlayıcı hareketler, kısıtlı ilgi alanı gibi atipik davranışsal paternlerle karakterizedir. OSB tanısı erken yaşlarda bir çocuk psikiyatristi tarafından klinik değerlendirme ile konulabilir. OSB etiyolojisi açısından yapılan çalışmalar otizm için spesifik tek bir sebep ortaya koyamamıştır. Bir çocuğun OSB’ye yatkın olması için bir çok genetik ve çevresel faktör gerekmektedir (1).
Otizm prevalansına ilişkin 1966’dan beri pek çok çalışma yapılmıştır. Genellikle metodolojik farklar sebebiyle prevalans oranları çalışmalar arasında farklılık göstermektedir. Özellikle 2014’ten beri yayınlanan prevalans çalışmaları, OSB prevalansının tüm dünyada artma eğiliminde olduğunu göstermektedir. Hastalık Kontrol ve Korunma Merkezleri (CDC)’ne göre, 2000 yılında her 150 çocuktan 1’inde otizm saptanırken, 2008’de bu oran 88 çocuktan 1’i olarak bulunmuştur. Yıllarla birlikte, sıklık oranları artış gösterme eğilimindedir. 2014 yılındaki çalışmalara göre 59 çocuktan 1’i OSB iken, 2018’den bu yana çalışmalar 44 çocuktan 1’inin otizm olduğunu göstermektedir (2).
Pek çok kişi bu artıştan pek çok faktörü sorumlu tutmuştur. Tanı kriterlerinin zamanla değişmesi bu faktörler arasındadır. Mental Bozuklukların Tanısal ve İstatistiksel El Kitabı (DSM), 3. baskıya kadar OSB için resmi olarak tanısal kriterler ortaya konmamıştı. Konan kriterler de, yapılan çalışmalar ışığında sonraki DSM güncellemeleriyle birlikte revize edildi. Bu nedenle tanı konurken her zaman aynı kriterler kullanılamadı. Bu durum tanı alan çocuk oranların değişiminde önemli bir faktör gibi durmaktadır. Bunun yanı sıra tanı koyma yetkinliğine sahip meslek grubu mensuplarının artması da, hekime ulaşımı kolaylaştırmakta dolayısıyla tanılama sürecini daha yaygınlaştırmaktadır. Ayrıca otizmle ilgili farkındalık ve kabuldeki artış, sıklıktaki artıştan sorumlu olabilecek diğer önemli faktördür. OSB günümüzde medyada rahatça yer bulmakta, hatta her yıl 2 Nisan’da Otizm Farkındalık Günü kutlanmaktadır. Böylece otistik kişilere dikkat çekilmekte, bu kişileri kabul etmek, onları desteklemek ve anlamak, insanlar arasında anlaşılmalarını sağlamakta yardımcı olmaktadır. Bu artan farkındalık, aileleri çocukları için daha erken zamanda değerlendirme almaya, bu artan değerlendirmeler de çocukta bir otizm belirtisi varsa bunun daha erken yaşta tanılanmasına sebep olmaktadır. Ayrıca kültürel farklar, çevresel etmenler, yeni değerlendirme araçlarının kullanımı, çalışmalarda metodolojik farkların bulunması (örneklemin OSB olması daha muhtemel bir gruptan alınması gibi) kaçınılmaz olarak sıklık oranlarını etkilemektedir. Kültürel farklar özellikle ülkeler arası sıklık farklarını açıklamaktadır (3). Ek olarak perinatal ve yenidoğan bakımının günümüzde daha gelişmiş olması, prematür doğan bebeklerin sağ kalımlarını artırmaktadır. Bu prematür bebekler çalışmalara göre nörogelişimsel hastalıklardan normal popülasyona göre daha yüksek oranda etkilenebilecek gruptur. Dolayısıyla riskli bebekler için sağkalımın artması, sıklığı etkileyebilecek diğer bir husustur (4).
Özetle, OSB etiyolojisi multifaktöryeldir. Tek bir sebebi prevalans artışından sorumlu tutmak mümkün değildir, pek çok faktörün bileşimi sıklığı etkilemektedir. Bununla birlikte tanı kriterlerindeki değişiklik ve OSB’ye dair artmış farkındalık, OSB sıklığındaki artış açısından merkezde yer alıyor gibi görünmektedir. Ancak yine de bu konu üzerine yapılacak daha çok çalışmaya ihtiyaç vardır.
1-
https://www.who.int/news-room/fact-sheets/detail/autism-spectrum-disorders
2-
https://www.cdc.gov/ncbddd/autism/data.html
3- Johnny L. Matson, Alison M. Kozlowski,The increasing prevalence of autism spectrum disorders, Research in Autism Spectrum Disorders,Volume 5, Issue 1,2011,Pages 418-425,
4- C. Limperopoulos. Autism spectrum disorders in survivors of extreme prematurity
Clinics in Perinatology, 36 (2009), pp. 791-805