Sağlık Bilimleri Fakültesi - sbf@gelisim.edu.tr

Beslenme ve Diyetetik (İngilizce)








 Slow Food (Yavaş Yeme) Hareketi'ni Keşfetmek: Geleneksel ve Sürdürülebilir Beslenmeye Dönüş


İstanbul Gelişim Üniversitesi Sağlık Bilimleri Fakültesi Beslenme ve Diyetetik Bölümü Başkanı Dr. Öğr. Üyesi Ayşe Huri ÖZKARABULUT, "Slow Food (Yavaş Yeme)" kavramı hakkında değerli bilgiler verdi.


Slow Food, 1986'da Carlo Petrini tarafından başlatılan uluslararası bir harekettir. Geleneksel ve yerel yemek ve yavaş yeme biçimlerini, hızlı, ayaküstü yemek alışkanlığına karşı kullanılmasını ve ekosistemlerin özelliklerini korumayı teşvik eden hareket, Yavaş Hareketi'nin bir parçasıdır.

Slow Food, zevk alma hakkını, hayatın ritmine saygıyı ve doğa ile uyumlu ilişkiyi korumaya yöneliktir. Ayrıca, yemek kültürünü keşfetmeyi, tanımlamayı ve geliştirmeyi, çocukluktan itibaren uygun tat ve koku eğitimi geliştirmeyi ve her bir ülkenin mutfağına saygı duyarak tarımsal-endüstriyel mirası korumayı ve savunmayı amaçlamaktadır.

Slow Food, tüketici haklarını korurken çevreye karşı doğru bir tutumla kaliteli ürünlerin yayılmasını teşvik etmeyi desteklemektedir. Hareket, gıdanın insan sağlığı ve refahı için temel bir faktör olduğunu kabul ederek ve gıda maddelerinin uygun kullanımını teşvik ederek, insanların çevreleri ve birbirleriyle olan ilişkilerini geliştirmeye yardımcı olmayı prensip kabul etmiştir.

Slow Food hareketi, mütevazı salyangozu sembolü olarak almıştır ve bu, onun "dinlenme" ve "yavaşlık" kutlamalarının somut örneği olsa da, bazı hedefleri iddialı ve geniş kapsamlıdır. Yavaşlığa Övgü'deki savunması, temel inancı; Daha iyi bir dünya hakkında hayal kurmak, geleneklerini açıkça belirtmek ve bir birliktelik hissinin tadını çıkarmaktır.

Yavaş Yemek kurucusu Carlo Petrini, gastronomiyi açıklarken, gıdayı kalite, sürdürülebilirlik, biyoçeşitlilik ve sosyal adalet konularıyla bağlantılı ve tamamıyla kültürel bir ürün olarak tanımlamaktadır. Fast food endüstrisine yönelik eleştiriler, Slow Food'a olan ilgiyle paralellik göstermektedir.  Küreselleşme ile birlikte oluşan hızlı yeme ve içme alışkanlığı insan sağlığına zarar vermektedir, Fast food, gıda güvenliği, gıda kalitesi, obezite ve daha pek çok sağlık sorunlarının ortaya çıkmasıyla giderek daha tartışmalı bir konu haline gelmiştir. Hızlı bir şekilde yenebilen gıdaların yüksek gıda alımına ve düşük tokluk etkilerine yol açtığı gösterilmektedir.

Uluslararası Tüzüğe göre:
Küreselleşmenin insan yaşamı üzerindeki olumsuz etkisine tepki olarak bazı yerel gruplar tarafından Slow Food (Yavaş Yemek) ve Cittaslow (Yavaş Şehir) gibi yeni yaşam biçimlerini savunan sosyal hareketler ortaya çıkmıştır. 

Slow Food (yavaş yemek) hareketi geleneksel yaşam tarzına tehdit oluşturan küreselleşmeye karşı doğmuştur. Yavaş Yemek’in asıl amacı sadece iyi yemeği ve gastronomik hazzı savunmak ve bu yolla daha “yavaş hayat temposunu desteklemek” değil, aynı zamanda “geleneksel yemekleri, ana malzemeleri, yetiştirme ve işleme metotlarını koruyarak, biyoçeşitliliği savunmaktır” çevresel tahribat (tarımın endüstrileşmesiyle ilişkili olarak), küçük üreticinin yok olması, düşük kârlı türlerin, sebzelerin, meyvelerin ve tahılların yok olması ve kültürel kimliğin kaybı küreselleşmenin olumsuz sonuçlarıdır. 


Gıda kalitesinin arkasında kültürel, tarihsel, doğal, sosyal, ekolojik, kurumsal, verimli koşulların ve mekanizmaların daha güçlü ve geniş bir farkındalığı gelmektedir. Aslında, yiyecek hazzı paylaşılmalıdır ve yemek yemek başlıca sosyalleşme yoludur. Bu yüzden, Yavaş Yemek, yerel toplumların kültürel mirasını, onların el becerilerini, sosyal ilişkilerini ve ilişkili biyoçeşitliliği koruyarak ve savunarak yiyecek kültürünü teşvik etmektedir.

Yavaş Yemek tarafından geliştirilen kalite fikri, aşağıda ifade edilen üç ilkeyi kapsamaktadır.

Yiyecek iyi olmalı. Bu, her insanın yediği yemeğin, hiçbir şekilde doğallığını değiştirmeye gerek duymadan, belli bir anda, yerde ve kültürde uygulanan gerçeklik ve doğallık kriterlerine göre tadının iyi olması ve zevk vermesi anlamına gelir.

Yiyecek temiz olmalı. Yiyecek, çevreye, hayvan refahına veya insan sağlığına zarar vermeyen sürdürülebilir bir şekilde üretilmelidir. Tarımsal sanayi zincirinin her aşaması, tüketim dâhil, tüketici ve üretici sağlığını korumak, ekosistemin ve biyoçeşitliliğin korunması gerekir.

Yiyecek adil olmalıdır. Yiyecek üreticileri, kendi itibarları, bilgileri ve yetenekleri korunurken ve değer verilirken, insancıl koşullarda yaptıkları iş için adil bir karşılık almalıdır.

Bazı yerel çiftçiler ve bahçıvanlar başlangıçta projelere şüpheyle yaklaşmışlardır, ancak tüketici talebi arttıkça daha hevesli ortaklar haline gelmişlerdir.  Sağlık Eylem Bölgesinde ayrıca, çocukları düzenli olarak taze meyve ve sebze yemenin faydaları, gıda içerikleri ve farklı gıdaların vücut üzerindeki etkileri hakkında eğitmeye yardımcı olmak için yerel okullarla yakın işbirliği içinde çalışmışlardır.

Hızlı tüketilebilen yiyecekler ve dikkati yemekten uzaklaştırmak, vücudun besin alımını sağlıklı seviyelerde alma kapasitesini bozmaktadır. Mevcut yeme ortamımız da gıda alımı kontrolümüzü etkilemektedir. Obezojenik ortam, gıda (enerji) alımını uyarır ve enerji harcamasını engeller. Büyük porsiyon boyutları, çok çeşitli yiyeceklerin mevcudiyeti, yüksek enerji yoğunluğuna sahip yiyecekler ve yiyeceklerin yüksek lezzeti bu açıdan önemli unsurlardır. Bir yemek yeme etkinliğinde daha fazla insan bulunduğunda insanlar daha fazla yemek yerler, bu etkinin kısmen, tek başına yemek yemeye kıyasla başkalarıyla yemek yerken yemeğe olan dikkatin azalmasından kaynaklanabileceği öne sürülmüştür. Benzer bir düşünce, televizyon seyrederken yemek yemek için de geçerli olabilir. Masada televizyona odaklanmak, dikkati iç sinyallerden uzaklaştırır ve tokluk tepkisinin bozulmasına yol açar.

Gelecekteki araştırmalar, mevcut yeme ortamımızın gıda alımı kontrolümüzü etkilemesinin altında yatan fizyolojik, nörolojik ve moleküler mekanizmalara odaklanmalıdır. Obezitenin önlenmesi içinde yavaş yemek yeme ve dikkatin yemeğe verilmesi, yemek yenen ortam önemlidir. Slow Food hareketi bunu desteklemektedir.