Sağlık Bilimleri Fakültesi - sbf@gelisim.edu.tr
Memnuniyet ve Önerileriniz için   İGÜMER
 Sağlık Bilimleri Fakültesi - sbf@gelisim.edu.tr

Çocuk Gelişimi








 1 Aralık Dünya AIDS Günü


İstanbul Gelişim Üniversitesi Sağlık Bilimleri Fakültesi Öğretim Üyesi Halk Sağlığı Uzmanı Dr. Öğr. Üyesi Nurten ELKİN Dünya AIDS Günü nedeniyle açıklamalarda bulundu


Dünya AIDS Günü’nün Güncel Anlamı ve Farkındalık
Dünya AIDS Günü yalnızca HIV pozitif bireyleri değil, tüm toplumu ilgilendiren bir hatırlatmadır.
  • Cinsel yolla bulaşan enfeksiyonlar (CYBE) ve İnsan Bağışıklık Yetmezliği Virüsü (HIV) halen önemli Halk Sağlığı sorunları.
  • Erken tanı, korunma, stigma ile mücadele, cinsel sağlık farkındalığı bunlar bireysel sorumluluk olduğu kadar toplumsal görevlerdir.
  • Korunma yöntemleri (kondom, tek eşlilik, steril araç-gereç kullanımı, güvenli kan ürünleri vb.) çok büyük önem taşır; bu önlemler, hem bireyi hem toplumu korur.
  • Sağlık sistemi; tanı, test, tedavi, danışmanlık, koruma  bu alanlarda erişebilirliği ve güvenilirliği sürdürmeli.
Bu nedenle bugün sadece “HIV/AIDS” değil, tüm cinsel yolla bulaşan hastalıklar özelinde eğitim, farkındalık ve koruma adına adım atmak için önemli bir gündür.
HIV/AIDS – Tıp Açısından Temel Bilgiler & Riskler
HIV (İnsan Bağışıklık Yetmezliği Virüsü) ile enfekte kişiler “HIV ile yaşayan birey” olarak adlandırılır. AIDS (Edinilmiş Bağışıklık Yetersizliği Sendromu) ise HIV’in bağışıklık sistemini zayıflatmasından sonra ortaya çıkan hastalık ya da hastalıkların görülmesi hâlidir. 
HIV enfeksiyonu 1980’li yıllardan beri tüm dünyada görülmektedir. Diğer cinsel yolla bulaşan hastalıklarda olduğu gibi en sık korunmasız her türlü cinsel temas olmak üzere, damar içi madde kullananların ortak enjektör paylaşımı, HIV ile enfekte kan ve kan ürünlerinin transfüzyonu, anneden-bebeğe; gebelik döneminde, doğum sırasında veya doğum sonrasında emzirme ile bulaşmaktadır. HIV enfeksiyonu, tüm yaş gruplarında görülebilmektedir. Hastalığın kesin tedavisi bulunmamakla birlikte uygulanan ilaç tedavileri ile HIV/AIDS hastalığından ölümler azalmaktadır. Birleşmiş Milletler HIV/AIDS Ortak Programı UNAIDS 2025 Raporu’nda; 2024 yılında dünya çapında yaklaşık 1,3 milyon kişinin HIV’e yakalandığı, 630 bin kişinin HIV/AIDS ile ilişkili nedenlerle yaşamını yitirdiği tahmin edilmektedir. Ülkemizde de HIV/AIDS hastalığı konusundaki farkındalığın ve test olanaklarının artması ile birlikte, tanı alan HIV/AIDS vaka sayısında göreceli bir artış görülmektedir. Ancak Türkiye hala dünyada HIV/AIDS açısından hastalığın az sıklıkta görüldüğü ülkeler arasında değerlendirilmektedir. Ülkemizde 1985 yılından 10 Kasım 2025 tarihine kadar doğrulama testi pozitif tespit edilerek bildirimi yapılan 54.472 HIV pozitif kişi ve 2.629 AIDS vakası mevcuttur. HIV ve AIDS toplam vakaların %82,1’i erkek, %17,9’u kadın olup %15,5’i yabancı uyruklu kişilerden oluşmaktadır. Vakalar en fazla sırasıyla 25-29 ve 30-34 yaş gruplarında görülmektedir.
 
 
CYBE – HIV Dışındaki Diğer Cinsel Yolla Bulaşan Enfeksiyonların Rolü & Tehlikesi
HIV’e odaklanmak önemli olmakla birlikte, diğer cinsel yolla bulaşan enfeksiyonları (CYBE) de görmezden gelmemek gerekir: CYBE’ler (klamidya, gonore, sifiliz, trikomoniyaz vb.) dünya genelinde oldukça yaygın günlük vakalar milyonlarla ifade ediliyor.  Bu enfeksiyonlar, özellikle tanı konmadan, belirtiler hafif ya da sessiz seyrederse kronikleşebilir; doğurganlık sorunları, gebelik ve doğum komplikasyonları, yenidoğan sorunları, genital kanser riski gibi ciddi sonuçlara yol açabilir. Bu enfeksiyonların çoğu tedavi edilebilir, evet; ama tedavi edilebilir olması, yayılımı kolaylaştıran bir algı yanılgısına da dönüşebilir. Sessiz seyreden ve belirti vermeyen CYBE'ler, üreme sağlığı sorunlarından organ hasarına kadar birçok komplikasyona neden olabilir. CYBE varlığı HIV bulaşma riskini artırır: cinsel yolla bulaşan enfeksiyonların oluşturduğu mukozal değişiklik, inflamasyon gibi nedenlerle HIV’in vücuda girişi kolaylaşabilir.     
 Halk sağlığı açısından bakıldığında gerçek sorun, yalnızca vakaların sayısı değil: görünmezlik, gecikmiş tanı, yetersiz farkındalık ve sürmekte olan sosyal damgalama. Bu dört bileşen bir araya geldiğinde, toplumun en genç ve en aktif kesiminde sessiz bir yayılım zemini oluşabilmektedir.