Dünya Sağlık Örgütü (DSÖ=WHO) depresyonun 2021 yılında yeti yitimine yol açan 2. hastalık olacağını öngörüyor. Bu nedenle bu hastalığın öneminin gün geçmeden sağlık profesyonelleri ve bireyler tarafından kavranması ve erken tanının konulması gerekmektedir. Tedavi edilebilir bir hastalık olan depresyonun ilaç tedavisi ile birlikte psikoterapiyi destekleyen, bireye özgü tıbbi beslenme tedavisinin uygulanması ayrı bir önem taşımaktadır. Depresyon ve beslenme karşılıklı olarak birbirini oldukça fazla etkileyen iki kavramdır. Depresyon besin alımını etkilerken, besin alımı da depresyon riskini etkilemektedir. Örneğin; depresyonlu bireylerde özellikle C,B1,B3,B6,B12 vitaminleri ve folat ile çinko ve selenyum gibi minerallerin yetersizlikleri görülmektedir. Aynı şekilde epidemiyolojik çalışmalarda daha az balık tüketen ve kanda omega-3 yağ asitleri düzeyleri düşük olan bireylerde depresyon görülme sıklığı daha fazladır. Bununla birlikte omega-6 ve omega-3 yağ asitleri oranının bozulması da depresyona yol açan mekanizmalardan biri olarak gösterilmektedir.
B vitaminlerinin de depresyonun tıbbi beslenme tedavisinde oldukça önemli yeri vardır. B vitaminleri santral sinir sisteminde monoamin metabolizması üzerinde direkt etkisi bulunan mikrobesin ögeleridir. Bu sebeple; B12 (santral sinir sisteminde düşük hücresel SAM konsantrasyonu) ve B6 (triptofan ve serotonin yolaklarında kofaktör olarak görev alması) vitaminleri, yapılan araştırmalarda depresyonla ilişkili olar
ak saptanmıştır.
Demirin vücudumuzda birçok biyolojik fonksiyonları yer bulunmaktadır. Demir yetersizliği olan bireylerde depresyon sıklığının belirgin şekilde daha yüksek olduğu belirtilirken; buna karşı çıkan çalışmalar olduğu için demir için halen ortak bir kanıya varılamamıştır. Çinko ve selenyum yetersizliğinde de depresyon durumunun daha kötüye gittiği belirtilmektedir. Tüm bu mikrobesin ögelerinin depresyonla kesin ilişkilerinin saptanması için daha fazla çalışmaya ihtiyaç vardır.
Buna rağmen depresyon tanısı konulmuş veya konulmamış tüm bireylerin beslenmesinde dikkat etmesi gereken durumlar aşağıdaki gibidir.
-
Trans yağ alımı azaltılmalıdır.
-
Bol miktarda meyve, sebze ve kurubaklagil tüketilmelidir.
-
Günde 500 mg düzeyinde omega-3 yağ asidi alımına dikkat ederek haftada en az 2-3 kez yağlı balık tüketilmelidir.
-
İşlenmiş hazır besinlerin diyetten çıkarılması gerekmektedir.
-
Selenyumdan zengin besinler fasulye ve baklagiller, yağsız et, düşük yağlı süt ürünleri, kabuklu yemişler, deniz ürünleri (istiridye, sardalya, yengeç, tatlı ve tuzlu su balıkları, kepekli tahıllar (tam tahıllı makarna, kahverengi pirinç, yulaf ezmesi gibi) diyette yer almalıdır.
-
Araştırmalar, D vitamini bakımından yeterli olan insanlara göre D vitamini eksikliği olan kişilerde daha yüksek oranda depresyon görüldüğünü belirtir. Bu sebeple mümkün olduğu müddetçe bireyler güneş ışığından faydalanmalıdır.
-
Bireyler yürüyüş, koşu, yüzme gibi aktiviteler ile günlük fiziksel aktivite sürelerini arttırmalıdır.
-
Akdeniz tipi beslenme oldukça dengeli ve sağlıklı bir beslenme modelidir. B12 ve folik asiti bolca içerir. Buna göre Akdeniz diyeti ile beslenmenin sağlığa faydaları topluma anlatılmalı ve Geleneksel Batı diyetine kıyasla Akdeniz diyetinin tüketimi yaygınlaştırılmalıdır.