Sağlık Bilimleri Fakültesi - sbf@gelisim.edu.tr

Odyoloji








 Yaşlılık Döneminde İşitme Kaybı


Dünya Sağlık Örgütü (DSÖ) yaş gruplarını kronolojik olarak sınıflandırmıştır. Buna göre 65-75 yaş arası erken yaşlılık, 75-85 yaş arası orta yaşlılık, 85 yaş ve üstü ise ileri yaşlılık evresi olarak kabul edilmiştir.


Türkiye’de 65 yaş ve üstü nüfus, 2015 yılında 6 milyon 495 bin 239 kişi iken son beş yılda bu sayı %22,5 oranında artarak 2020 yılında 7 milyon 953 bin 555 kişi seviyesine ulaşmıştır. Yaşlı nüfusun toplam nüfus içindeki oranının ise 2015 yılında %8,2 iken, 2020 yılında %9,5'e yükseldiği görülmektedir. DSÖ 2015 ve 2050 arasında, 60 yaş üstü dünya nüfusu oranının neredeyse iki katına çıkacağını bildirmiştir.
 
Yaşlı nüfusun karşı karşıya kaldığı sorunlardan birisi de işitme kaybıdır. Dış, orta, iç kulak yapıları, işitme yolları ve işitme korteksindeki patolojiler işitme kaybına neden olmaktadır. İnsanlar yaş aldıkça kronik hastalıkların ortaya çıkma olasılığı artmakta ve ilerleyen yaşla beraber işitme sistemi değişime uğramaktadır. Dış kulak kepçesinde büyüme, kulak kanalında atrofi, elastikiyet kaybı, dış kulak yolunda katılaşmış kulak kiri, özellikle erkeklerde kıllanmada artış gibi yapısal ve fonksiyonel değişiklikler; orta kulakta, kulak zarının daha sert, daha ince ve daha az damarlı hale gelmesi, orta kulak kemikçiklerinin eklem yaptığı bölgelerde kalsifikasyon, orta kulak kaslarında dejenerasyon bu değişimlere örnek gösterilebilir. Tüylü hücre harabiyeti ile karakterize olan presbiakuzi geriatrik popülasyonda sıklıkla görülmektedir. 
Presbiakuzi veya yaşa bağlı işitme kaybı, ilerleyen yaşla ilişkili fizyolojik ve patolojik değişikliklerin bir sonucudur. Yaşa bağlı işitme kaybı tipik olarak yüksek frekanslı işitme kaybı ile kendini gösterir ve bu da sözcüklerdeki ünsüzleri duymakta daha büyük sorunlara neden olur. Ünsüzler bir kelimedeki anlamın büyük bir kısmını sağlar ve bu dil bilgisi kaybı yaşa bağlı işitme kaybı ile ilgili şikayetlere neden olur. İşitme cihazları ve koklear implantlar, özellikle depresyon ve demansı olanlar olmak üzere, işitme kaybı olan yaşlı yetişkinlerin yaşamlarını önemli ölçüde iyileştirir. Gen terapisi, farmakoterapi ve kök hücrelerde başarılı güncel araştırmalar, doğal koklear fonksiyonunu geri kazanma vaadini taşımaktadır.
 
Kişide çok hafif derecede bir işitme kaybı varlığında sessiz ortamlarda konuşmayı anlama becerisinde anlamlı bir etkilenme gözlenmeyebilir. Ancak gürültülü ortamlarda anlama becerisi oldukça etkilenir. Hafif ve orta derecede işitme kaybı varlığında, özellikle yüksek frekansların etkilendiği durumlarda, sessiz ortamlarda olduğu gibi gürültülü ortamlarda da konuşulanları anlamada ciddi oranda bir düşüş gözlenir. Hafif ve orta derecede işitme kaybı olan birey gürültülü ortamlarda söylenilenlerin yaklaşık %50-70’ini kaçırabilmektedir. Orta derecede işitme kaybında konuşulanların birçoğunu anlamama sorunu yaşar ve daha yüksek sesle konuşur. Çok ileri derecede işitme kaybında ise işitme cihazı olmadan çevredeki yüksek şiddetteki sesleri bile duymada sorun yaşar.
 
İlerleyen yaşla birlikte işitme kaybının günlük hayata yansıyan olumsuz etkileri, televizyon ve radyonun sesini aşırı açma, konuşmayı duymada güçlük çekme, insanlara söylediklerini tekrarlatma ve dinlemek için efor sarf etme, kulakta enfeksiyon, ağrı ve çınlama, telefonla konuşurken bir kulağın daha iyi duyması şeklinde örneklendirilebilir. İleri yaşlarda, işitme duyarlılığının azalması ile birlikte özellikle gürültülü ortam içinde konuşmayı ayırt etme sorunlarında artış görülmektedir.
 
Arş. Gör. Çağla TÜRK
Arş. Gör. Azize KÖSEOĞLU