Sağlık Bilimleri Fakültesi - sbf@gelisim.edu.tr

Çocuk Gelişimi








 Prof. Dr. M. Meziyet ARI 3. Eğitim Araştırmaları Kongresi-Okul Öncesi Eğitim Paneline Katılmıştır


İstanbul Gelişim Üniversitesi Sağlık Bilimleri Fakültesi Çocuk Gelişimi Bölümü öğretim üyelerinden Prof. Dr. Makbule Meziyet Arı, Fatih Sultan Mehmet Vakıf Üniversitesi tarafından düzenlenen 3. Eğitim Araştırmaları Kongresi-Okul Öncesi Eğitim Paneline 04.10.2022 tarihinde ‘Çocukluğun Dünü, Bugünü, Yarını’ konulu bildirisi ile katılmıştır.


Prof. Dr. M Meziyet Arı, konuşmasında çocuk ve çocukluk kavramları üzerinde durarak eski Yunan ve Roma medeniyetlerinden günümüze kadar çocukluğa bakış açılarındaki değişimleri anlatmıştır. Eski Yunan ve Roma medeniyetlerinde istenmeyen, hasta, sakat çocuklara,  bebekliklerinde öldürülmelerini de kapsayan uygulamalar yaygın olarak görülüyordu. Bu olumsuz yaklaşımları Platon ve Aristo gibi Yunan düşünürler eleştirerek çocukların eğitim almalarını savundular.

Orta Çağ'da yoksulluk, savaş ve hastalıklarla mücadelelerden en fazla etkilenenlerin çocuklar olmuştur. Bu dönemde de çocuklara yönelik şiddetli fiziksel cezalar yaygındı. Çocukluk kavramı 14. yüzyılda ortaya çıkmaya başlamış ve Rönesans döneminde yavaş yavaş ilerleme göstermiştir. 17. ve 18. yüzyıllarda çocukluk kavramı yaşamın özel bir bölümü olarak algılanmaya başlamıştır. Rahipler ve din adamları çocukları Tanrı’nın gönderdiği korunmaya muhtaç ve yönlendirilmeye ihtiyaç duyan kırılgan bireyler olarak görmüşlerdir. Bir taraftan Katolik Kilisesinin çocukların refahına yönelik dini etkileri diğer taraftan düşünürlerin çocuklara bakış açılarındaki insani yaklaşımlar değişimde etkili oldu. John Amos Comenius(1592-1670) eğitimin erken yaşlarda başlaması gerektiğine inanmış ve çocuğu bir fidana benzetmiştir. Çocuğun eğitiminin de erken yaşlarda daha kolay olduğunu bu benzetmeyle ifade etmiştir. Meşhur kitaplarından iki tanesi, “büyük öğreti” ve “resimlerde görünen dünya” , çocuklar için ilk resimli kitaplar olarak kabul edilmiştir.

JOHN LOCKE (1632-1704) –Çocuğun zihninin boş bir levha gibi olduğunu bunun deneyimler sayesinde dolacağına inanmıştır. Bu görüşü ile insanın doğuştan günahkar olduğu inancını sarsmıştır. Eğitimin erken başlaması gerektiğini, çocuklara ne öğretilirse onu öğreneceklerini savunmuştur. JEAN-JACQUES ROUSSEAU (1712-1778) Emil adlı eserinde çocuğun yetişkinden farklı, kendine has bağımsız bir varlık olduğu gerçeğini vurgular. Bu yaklaşımı yavaş yavaş batı eğitim kurumlarının yapı ve anlayışını, ailenin ve devletin çocuğa bakışını değiştirmeye başladı. J.J. Rousseau Emil’de okuyucuya ‘babalığın gereklerini yerini getirmeyecek bir insanının baba olmaya hakkı yoktur’ diye seslenir. 18 ve 19. yüzyıllardan itibaren, teknolojik ilerlemeler sonucu, refah düzeyi artmış, tıptaki gelişmeler ile ölümler azalmış, bakım yöntemleri öğrenilmiştir. Bu olumlu gelişmeler çocukların eğitime yönlendirilmesini sağlanmıştır.

FRİEDRİCH WİLHELM FROEBEL (1782-1852 ) ilk anaokulunun kurucusu olarak tanınır. Froebel’in çocuklar ve öğrenme hakkındaki düşüncelerinin bir kısmı Comenius ve Pestalozzi ‘ye dayanır. Onların görüşlerine göre, öğretmenlerin rolü, çocukları gözlemlemek ve neyi ne zaman öğrenebileceklerini belirleyip ona uygun aktiviteler geliştirmektir. Froebel, çocukları ekilmiş bir tohum olarak tanımlar. Bu tohum çimlenir, dışarıya yeni filizler verir, büyür ve gelişir, olgun bir bitki haline gelir ve meyve verir. Froebel bir anlamda, öğretmenin rolünün bahçıvanla eş değer olduğunu savunur. Pastollazi ve Frobel’in eğitime ilişkin görüşlerinde çocukları öne çıkaran bir anlayış ortaya koymaları yanında çocuğun gelişimsel yönünü öne çıkarmaya yönelik bilimsel çalışmalar çocuklar konusunda devrim niteliğinde bir anlayış değişikliğinin oluşmasına zemin hazırlamıştır. On sekizinci ve on dokuzuncu yüzyılların Sanayi Devrimi sırasında, Avrupa ve Amerika Birleşik Devletleri'nde pek çok çocuk yasal güvenceleri olmayan düşük ücretli işçiler olarak çalıştı. Bazıları 5 ve 6 yaşlarındaydı; birçoğu fabrikalarda veya madenlerde günde 12 saate kadar, genellikle son derece tehlikeli koşullarda çalıştı. Bu zorlu koşullar, bu tür koşulların çocukların gelişimini nasıl etkilediğini araştırmaya başlayan bazı sosyal reformcuları endişelendirdi ve Çocukları Koruma Hareketlerini doğurdu.  Çocuk Haklarına Dair Sözleşme, 20 Kasım 1989 tarihinde onaylandı. Bu sözleşme sayesinde artık çocukların hakları yasalarca da tanınmıştır. Çocuk Haklarına Dair Sözleşme, nerede doğduklarına, kim olduklarına; cinsiyetlerine, dinlerine ya da sosyal kökenlerine bakılmaksızın bütün çocukların haklarını tanımlamaktadır. Sözleşmenin kapsamı: yaşama hakkı; eksiksiz biçimde gelişme hakkı; zararlı etkilerden, istismar ve sömürüden korunma hakkı; aile, kültür ve sosyal yaşama eksiksiz katılma haklarıdır.

XX. yüzyıl kimi yazarların "korunmuş çocukluk” adını verdiği olguyu getirmiştir. Bu kavram, çocukların zamanlarının ebeveynlerin tercihlerine göre düzenlediği, anlamını taşımaktadır. Çocuklar bu düzenlemenin sonucunda kendi özgürce seçtikleri oyunlarından, serbest zaman faaliyetlerinden mahrum kalmaktadır. Bir araştırmada okulöncesi çocuklarına öğretmenleri tarafından oyun olarak hazırlanan bir faaliyeti, çocukların oyunla eş değer olsa bile ödev olarak algıladıkları bulunmuştur.

21.yüzyılda bilim ve teknolojideki çok hızlı ilerlemelerin çocukları yalnızlığa ittiği çocukları sanal mekanlara sıkıştırdığı görüşü yaygın olarak vurgulanmaktadır. Çocukların zamanlarının çoğunu bilgisayar veya tablet başında geçirmelerinin sakıncaları üzerinde durulması gereken bir konudur. Hareket olanaklarının kısıtlanması, iskelet sisteminde bozukluklara, obesite ve sağlık sorunlarına yol açmaktadır. Sonuç olarak, geçmişten günümüze kadar her toplumda ortaya çıkan her gelişme ve değişim çocukluğun inşasında önemli rol oynamıştır. Bu gelişmelerden en fazla öne çıkanları; sanayi, din, eğitim, sağlık ve aile yapısında meydana gelmiş değişikliklerdir. Günümüz, çocukları da geçmişte olduğu gibi bilim ve teknolojideki değişikliklerden, savaşlardan, göçlerden, yoksulluk ve doğal felaketlerden etkilenmektedir. Kısaca doğal olaylar ve kültürel çevremizdeki her değişim çocukluk üzerinde etkili olmaktadır. Olumsuz değişimlere karşı çocukların korunması geçmişte olduğu gibi günümüzde de bilimsel çalışmaların ışığında yetişkin dünyasının daha etkin çabalarına bağlıdır.

mmari


Kaynakça
Aries, P. (1962). Centuries of Childhood A Social History of Family Life. (R. Baldick, Çev.) New York: Alfred A. Knopf.
Özge,Ö. Orta Çağ’dan Erken Modern Döneme Çocukluğun Tarihsel Gelişim. Cocuk ve Medeniyet 2017/2
Gander, M. J. ve Gardiner, H.W. (2004). Çocuk ve Ergen Gelişimi. B. Onur (Yay. Haz.). Ankara: İmge Kitapevi.
Onur, B. (2005a). Türkiye’de Çocukluğun Tarihi. Ankara: İmge Kitabevi.
Postman, N. (1995). Çocukluğun Yokoluşu. (K. İnal. Çev.) Ankara: İmge Kitabevi.